SAYIN BAŞKANIM

Geçtiğimiz günlerde Pazarcık Kur’an Kursu ve mescidinin açılışında "Her kim Allah için mescit yaparsa, Allah da onun için cennette benzeri bir ev yapar" hadisini hatırlatırken kastın “Kim zerre kadar iyilik yapmışsa onu görür.(Zilzâl, 7) ayetini hatırlatmak olduğunu düşünenlerdenim...

Nefreti şiar edinmiş anlayışların sosyal medyada nasıl zuhur ettiğini esefle izledim... Meseleyi ekseninden kaydırıp öteki dünyanın emlakçısı nitelemesinde bulundular...

Keşke; çarpıtma ve suistimalcilere fırsat veren “Kuran kurslarında bir tuğlası olana cennette ev verilecek…” cümlesini sarf etmemiş olsaydınız... Şık durmadı...

Çünkü; bu ülkede ‘öküzün altında buzağı arayan’, milli ve manevi değerlerimizi politik hezeyan ve saplantılarına pervasızca yem edecek gafiller olduğu gibi, bölücü ağızlı hainlere de kullanacakları malzeme temin etmiş olduk...

Bütün bunlara rağmen niyetinizin Halis olduğunu bilenlerdenim... Çoğunluğun da böyle düşündüğü kanaatindeyim...

Neyse; ‘meza ma meza’ yani ‘geçen geçti giden gitti’ sayın başkanım...

Türkiye bunu yaşarken yaşadığım şehirde ise; kurumunuza bağlı ilçe müftülüğümüz, cami cemaatinden aynı zamanda bünyenizde görev yapan bir müfettiş müftünün babasının tertip şikayet dilekçesine binaen bir İmamhatip zulme maruz kaldı... Konu ile ilgili ayrıntıları yazmayacağım... Acizane sorarsanız yada ilgili departmanınıza sordurursanız telefonun diğer ucundayım...

Üzülerek belirmek isterim ki!

İl müftülüğünün, sayın vali adına imzaladığı ve tarafıma iletilen cevabi yazıda belirtilen gerekçenin yasal bir zemini olsa bile vicdanlarda ve kamuoyunda asla destek bulmamıştır...

Dolayısı ile sosyal medyada yer alan çarpıtmalara binaen yaptığınız açıklama da ayet ve hadislerle yorum yapmaya azami dikkat edilmesi hususunu belirtmenize rağmen; Seydişehir müftüsü haklı çıkma tutkusuyla, kendi Facebook sayfasından belirttiğim hususla alakalı ayet ve hadisleri kullanarak hem tarafıma hem de vicdan sahibi kamuoyuna subliminal Mesajlar vermekten imtina etmemektedir...

Sayın başkanım,

Gazetecilik oynayacak, kavganın taraftarı olarak yazacak yaşı çoktan geçtik... bu hayattan bir torun ve onurlu bir nihayetten başka bir beklentisi olmayan bir şahsiyet olarak yapılan bu haksızlığı bilgilerinize sunmak istedim...

Allah indinde “Kim zerre kadar iyilik yapmışsa onu görür.(Zilzâl, 7) ayeti nasıl tecelli ediyor ve edecekse “Kim de zerre kadar kötülük yapmışsa onu görür.” (Zilzâl,8) ayeti tecelli edecektir... Bu dünyada olmazsa öteki dünya da edecektir...

Soruyorum; camii içinde bile sudan sebeplerle hakaret, tayin tehditi ve sinkafa maruz kalan kaç insan huzursuzluk çıkmaması için sessiz kalabilir?

Cemaati ile barışık, sevilen görevini liyakati ile yerine kaç imamhatip bu hadiseden sonra olayı en ince detaylarına kadar bilen müftüye ve müftülüğe güvenebilir?

Hangi cemaat, hangi dersi, hangi hutbeyi hangi vaazı inandırıcı bulabilir?

Hülasası;
Kurumun yıpranmaması için başta müftü bey olmak üzere, başkanlığınız bünyesinde yetkililere ve yerel yetkililere konu ayrıntıları ile aktarılmıştır... Sonuç ortadadır...

Dolayısı ile kurumun itibar kaybının adresleri payitaht ve yerelde görevli üst düzey yetkililerinizdir... Bu vicdani sorumluluğa asla ve asla ortak değilim...

Kamu kurumlarını devlet yönetir ama milletin malıdır... Milletin itibarıdır...

Temsil yetkisini kötüye kullanan, makamı tartışılır hale getiren her hangi bir zat; kendi utanmazılığı şöyle dursun, sadece makamın değil devletin, zevatın ve milletin itibarını da zedeler...

Zat arsız, zevat sessiz, erkan tepkisiz olursa vay bu ülkenin haline...

Titri ne olursa olsun...

Bu şehirde; Ayet ve hadisleri sentaks edip ihtirasına araç kılan , vizyonsuz, liyakatsiz, entrikacı, burnundan kıl aldırmayan, sütre gerisinde ‘Allah’ sütre önünde ‘yallah’ diyen idareci, yönetici istemiyoruz...