Nilüfer Özpolat Köşe Yazısı
Yetkilirden bir açıklama geldi;
- “Koski suçsuzdur.”
Halk soruyor ;
-“5000 kişi nasıl aynı anda cııırt oldu?”
Cevap veriyorum ;
-“Dış güçlerin eli var.”
Işi gücü, tek “var olma” nedeni masumlar için kötü emeller besleyip, haince planlar kurmak olan, nerede başımız sıkışsa “ben yaptım, ben yaptım.” diye fısıldayan “dış güçleri” gercekte görüp, tanıyan olmasa da , toplum olarak bizi bir araya getiren bir faktördür, dış güçler… Onların ismi geçti mi konu kapanmıştır. İçeriden kimsenin eksiği, hatası suçu yoktur. Her daim suçlu dış güçlerdir.
23 Haziran gecesi 900 e yakın kişi “ishal ve kusma” şikayeti ile Seydişehir Devlet Hastanesine başvurdu. Takip eden günlerde, sayının 5 bini bulduğunu söyleyenlerde var. Salgın gündemde yerini aldı. Orada kaldı.
16 Temmuz 2024 tarihine kadar Koski’nin “ İçme suyu raporları temizdir” açıklamasından başka bu olayın neden yaşandığına dair resmi bir açıklama gelmedi. Bir salgın vuku bulmuştur. Bunu kimin yapmadığı belli, kimin yaptığı meçhul!
“Düşünüyorum. O halde varım,” demeyeceğim.
Düşünüyorum “Su değilse ne?”
“Neleri ortak kullanıyoruz ki salgın yaşansın?”
“Hava!”
Hava analizi yapıldı mı bu süreçte?
Birlikte soluduğumuz, bizim hayat vesilemiz olan havanın sağlık standartlarına uygunluk raporları var mı?
Yoksa herkes suya odaklandığı için bu alan ihmal mi edildi?
Su ,hava ,toprak vs analizleri tek bir kaynak tarafından mı yapılıyor? Yoksa bağımsız! Kuruluşlardan da destek alınıyor mu?
Bu yaşananlar “ Tozu toprağı kilimin altına süpürelim, ortalık temiz görünsün” diyerek günü kurtaran dağınık ev sahibi işi gibi olmamalı.
Söz konusu olan halk sağlığıdır. Asla ihmale gelmez, gelemez.
Büyük görev vatandaşlara düşüyor. Konuyu gündem de tutmaya, yetkili mercilerden bilgi ve açıklama istemeye devam etmeliyiz.
Ben halkım, elim ayağım kısa, baştakiler bilir zihniyetiNİ değiştirmeliyiz. Seydişehir kendi göbek bağını kendi kesebilmeli artık.
Birlik ve beraberlik içinde hareket edebilmeyi, yeniden başarabilmeliyiz.
Öğrenilmiş çaresizlik sendromunu bırakıp, gaflet uykusundan dehal uyanmalıyız.
Yazımın şifreleri şiirimde ;
Taşı toprağı altın,
Madenini kimler yer?
Pınarbaşı kurumuş,
Suyunu Çumra içer.
Sahipsiz Alacabel,
Işığı sönmüş tünel.
Torosların incisi,
Yoktur dayı emmisi.
Alınterin akıyor.
Emeğin nerededir?
Yiğitlerin öldü mü?
Gariban Seydişehir!