HASBİHAL...

Değerli büyüğüm ve dostum Ahmet Öztürklevent’i bizler karikatür sanatçısı olarak tanırız. Amerika sömürüsüne, İsrail’in zulmüne sanatıyla tepki gösteren yaptığı karikatürlerle bazen dünyayı ayağa kaldıran bu aziz dostum Ahmet Öztürklevent’in aslında sanatı kadar önemli olan diğer yönü de mimarlığıdır.

Fırsat buldukça Seydişehir’e gelen sağolsun her gelişinde de bizleri ziyaret eden Ahmet Ağabeyim le de geçtiğimiz günlerde yine buluştuk. Bu sefer havaların sıcak geçmesiyle Çınaraltı’nda halkında katıldığı güzel sohbetlerinden esinlendim.

Daha önce Alanya Mimarlar Odası Başkanlığı da yapan ve oradaki özel bir üniversite de hocalık görevinde bulunan Ahmet Ağabeyim, son iki yıldır ise İstanbul’da aynı zamanda Okan Üniversitesi’nde Mimarlık dersleri veriyor. Bu yönünü bilen halk başta İstanbul’un sel basması, Seydişehir’in şehir yapılanması hakkında sordukları ilginç soruları verilen doyurucu cevaplardan bende etkilendim ve mimar dostumun görüşlerini sizlerle paylaşmak istedim.

İstanbul’da yaşayan, yaşadığı için son günlerde güncel olan kenti sel basmasını, şehrin betonlaşmasına bağlayan Ahmet Ağabey, İstanbul’un ve Seydişehir’in hızlı bir şekilde betonlaşmasına da sohbetlerimiz sırasında kendine özgü sert tepki gösterdi.

Ne kadar kanalizasyon yaparsanız yapın, alt yapısı ne kadar düzenli olursa olsun artık İstanbul bu doğa felaketlerinden kolay kolay kurtulamaz diyen bu ünlü mimar: ‘Çünkü İstanbul hızlı bir şekilde betonlaştı. Toprak kayboldu. Her yer beton olunca artık zemin suyu emmiyor. Onun için bu kente bir yağmur yağdığı zaman felakete dönüşüyor. Unutmayın doğayı bozduğunuz zaman doğa intikamını korkunç alır. Biz kendi elimizle doğamızı bozduk. Şehirlerimizi sicili bozuk binalarla katlettik.’ diyerek betonlaşma çirkinliğini ve getirdiği felaketi gözler önüne serdi.

Avrupa’dan da örnekler veren Öztürklevent; Paris’e bir bakın, Londra’ya bir bakın, İtalya’da ki şehirlere bir bakın. Bunlar hep eski yerleşim yerlerini korumuşlar. Betonu ancak fabrikalarda, büyük iş yerlerinde ve AVM’ler de kullanmışlar. Konuta mümkün olduğu kadar betonu sokmamışlar. Kaldı ki oturulacak mekanlarda beton kullanılmaz, sağlığa da zararlıdır. Bilimden uzak olunca böyle oluyor. Yazık ediyorlar şehirlerimize.’ ifadeleriyle konutlarda beton kullanmanın yanlışlığını kendi üslubuyla dile getirdi ve başta yerel idarecilerin bilim adamlarından yararlanmadıklarını, tasarım ve planlamadan uzak şehircilik anlayışı olmayınca da estetiğin olmadığını söyleyerek hızlı betonlaşmanın gelecekte doğaya ve insana vereceği zararın faturasının ağır olacağını önemle vurguladı.
 
Seydişehir’in çarpık yapılaşması hakkında önemli şeyler söyledi. İnşaallah bir başka yazımızda da o konuyu ele almaya çalışacağız.