KİMSESİZLERİN KİMSESİ!
Kimsesizlerin Kimsesi!
Cumhuriyet’imizin 101. yaşını kutluyoruz.
Cumhuriyeti kutladığımız kesin, lakin neyi kutladığımızı bilmiyoruz…
Herkes kendine göre bir tanım yapıyor, “fil tarifinden” hallice!
Ses sanatçısı, kılık kıyafetini gösterip ben “cumhuriyet kadınıyım” diyor.
Bütün günü tembel tembel oturarak harcayan adam, akşamına bir papyon ve bir siyah ceket giyip “devrim” diyor.
Gazi Meclis kürsüsünü peşkeş çeken de “milliyetçiyim…”
Tam da burada rahmetle andığım Azerbaycan diyarının “yiğit evladı” Nerimanov’un;
“Azerbaycan topraklarından bir kısmını Ermenilere bırakalım” diyene, verdiği şu tarihi cevap aklıma geliyor:
“Azerbaycan senin şeyin değil ki veresin!”
Üstüne;
“Halka inmeliyiz” diyen yüksek zevat “halkçı”,
Devletin kurumlarını parsel parsel satan “devletçi” oluyor.
Cumhuriyeti kutluyor.
Vatanın kurtarma sevdası ile girişilen savaş sonrasında, ömrü hayatında satranç nedir bilmeyen,
İki küpün yanaklarına yazılan rakamların havada hareketi ile kaderini belirleyen “tavla oyuncuları”ndan ibaret olan bir topluma dayattığı 30 Ekim 1918 tarihli Mondoros Ateşkes Antlaşmasının hala geçerli olduğunu düşünen,
Ve dayatanlara karşı “Cumhuriyet”in 11 Ekim 1922 tarihli Mudanya Ateşkes Antlaşması’ndan geldiğini haykıracak kalmadı.
“Biz buraya Mondoros’tan değil Mudanya’dan geliyoruz” diyemeyenlerin 1946’dan bu yana ülkeyi sürükledikleri “demokrasi çukurunun” eşiğindeyiz.
Yakılan, yıkılan ve yok edilen sürülen Rumelinin evlatlarının “son kale” olarak sığındıkları “Ankara” bugün nerede?
Çevremde o kadar “Ben de Rumeliliyim, Balkanlıyım, Mübadilim” diyen var ki! İlber Ortaylı’dan kopyaladığım veya arakladığım “neresinden?” sorusuna verilen cevaba göre “orayı gördün mü” sualini yöneltiyorum.
Sonra da acıdır ki yüzde doksanına “gidip görsen iyi olur” tavsiyesinde bulunuyorum…
Gidip görenlerin;
Kolay kolay yok edilen varlıkları, mezarlıkları ve vatanları üzerinde değerlerinin aksine tepinemeyeceklerini çok iyi biliyorum.
Dolayısıyla;
Cumhuriyet yok edilmek istenen bir milletin üstüne açılan şemsiyedir.
Kuytu köşelerde biçilen kefenlerin biçenlere giydirildiği gündür.
Unutmadan;
Lozan’da “süngünün değdiği yer” kurtarılmıştır.
Ama asıl kurtarılan Türklüktür.
Yıllarca verilen imtiyazlarla sömürülen insanımızın kan parası ile yapılan konaklarda sefa süren İtalyanların, İspanyolların, İngilizlerin ve onların iş birlikçilerinin ayrıcalıklarının elinden alınması “kapitülasyonlara” son verilmesidir.
Milli kalkınış, milli sermayenin oluşmasıdır.
Cumhuriyet;
Toros Dağlarında sönmek üzere olan ateşin harlanması, Fırat kenarından sürüsünü kaptıran çobanın varlığının hatırlanmasıdır.
Cumhuriyet;
Atılan bir mesajla harlanmayı bekleyen çoban ateşlerinin dünyanın dört bir yanından haykırışıdır.
Cumhuriyet;
Bilgisiz alimden, kifayetsiz amirden kurtuluş ışığıdır.
Cumhuriyet;
Gözyaşı ve kandır.
Cumhuriyet;
Anadolu ve Balkandır.
Kimsesizlerin kimsesi Cumhuriyet;
Sınırları dar kalmış vatandır.
Kalın sağlıcakla!