Türklerin Tarih, İlim ve Kültür Atası: Hoca Ahmet Yesevi
Türklerin Tarih, İlim ve Kültür Atası: Hoca Ahmet Yesevi
Anadolu topraklarında yakın zamana kadar Türkçe konuşanlar değersizleştirilmeye çalışılmış ve toplum tarafından anlaşılmaması için gayret gösterilmiştir. Bu topluma düşünce alanında “ikinci el” dayatmalara neden olmuştur. Bu ikinci eller kendilerini değerli kılabilmek için özellikle ilahi kavramları toplumca anlaşılmaz hale getirmişlerdir. Toplum içinde bunlara bolca rastlarız. Israrla Türkçe olmayan sözcüklerle kendilerinin farklı ve sizden üstün olduklarını ispat için gayret ederler.
Elimde ince Hollanda Türkevi’nin derlediği “Divan-ı Hikmet Okumaları” kitabı var. İçinde yedi ders ile özellikle Hollanda’daki Türk gençlerine Ahmet Yesevi öğretisi verilmeye gayret edilmiş. Sunuş bölümünde Prof. Dr. Musa Yıldız “bilgi söz konusu olduğu zaman üç gelenekten vardır: bilim ve bilim üretme, tefekkür ve felsefe ve irfan geleneği” der. Buradan hareketle de Hoca Ahmet Yesevi’nin Anadolu’ya Müslüman Türk Ruhu üfleyen kişi olduğunu ifade eder. Biz buna tüm Türk Dünyasına diye ilave yapalım.
Ord. Prof. Dr. Fuat Köprülü, “Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar” adlı eserinde Ahmet Yesevi’nin de hayat ve eserleri çerçevesinde, yetiştikleri dönem aydınlatılmaktadır. Ahmet Yesevi’nin faaliyetleri çerçevesinde yaşadığı çağın kavmi, dini, dili, edebi ve siyasi özellikleri anlatılmıştır.
Hoca Ahmet Yesevi’yi çalışan değerli bilim insanlarından biri de Dr. Fatma Sönmez. Ahmet Yesevi’nin hayatı, değerlerini kendisinden dinleme fırsatı buldum. Dr. Hayati Bice ise yıllarca yayımladığı kitaplarla Divan-ı Hikmet’i topluma kazandırmaya çalışıyor.
Ahmet Yesevi, Türk Milletine Türkçesi ile İslam’ı sevdirmiştir. Kendisine “hikmet ve ahlak” sahibi İslam Peygamberi Hz. Muhammet’i örnek almıştır. Bunlardan “hikmet” yolu üzerine “Divan-ı Hikmet” kitabını yazmıştır.
Uluğ Türkistan’ın Savram kasabasında doğan Ahmet Yesevi’nin babası toplum önderi İbrahim Ata, annesi şifacı Ayşe Hatun’dur. Genç yaşta hem yetim hem de öksüz kalmıştır. Ablası Gevher Şehnaz, babasının da vasiyeti ile Yesi şehrine gelir. Dağ ismi olan Yes aynı zamanda ruh demektir. Gök Tanrı inancında dağ ilah kültüdür. Burada Hoca Ahmet Yesevi Arslan Baba’nın talebesi olmuştur. İlk derslerini burada kendisinden almış Arslan Baba’nın ölümünden sonra Buhara’ya gitmiş, burada gökbilim, tıp, doğa bilim, tarih ve Yusuf Hemedani’den tasavvuf dersleri almıştır.
Ahmet Yesevi öğrenciliği sonrasında Yesi şehrine döndü. Burada okulunu kurdu. Binlerce öğrencisi oldu.
Dr. Fatma Sönmez’in anlatımından anladığım kadarı ile “Yesevi öğretisi basittir: yaşamadığının yapılmasını istememek”. Eğitim hayatında örnek olmak önemlidir. Daha önce Yesi şehri olarak bilinen bugün Türkistan şehrinde UNESCO koruması altında dünya kültür mirası olan büyük yerleşkesi vardır. Bu Yesevi Yerleşkesinde aşevleri, toplantı salonları, mahkeme odaları, kütüphaneler vardır.
Ahmet Yesevi, inanan, yaşayan ve yaşatan insandı. İhlas ve samimiyet sahibi, Allah aşığıydı. O sade ve gösterişsiz hayatı seçti. Kendi hayattaki geçimini kendisi karşıladı. Ağaçtan tahta kaşık oyarak hayatını sürdürdü. Kendisine yapılan yardımları ise yardıma ihtiyaç sahiplerine dağıttı. Yol kurallarından biri de hiç şüphesiz insan sevgisiydi. Ahmet Yesevi’de hoşgörü ve müsamaha önemliydi. Hoşgörüsünün en iyi uygulaması kadın ve erkeğe fırsat eşitliği sağlanmasıdır. Bilim meclislerine kadın ve erkek bir arada kabul edildi, çalışma fırsatı verildi. Onun için emek ve iş kutsaldır. Emek sahibinin hakkı teri kurumadan verilmeliydi.
Yesevi öğretisinin olmazsa olmazı bilimdir. Yesi ve Buhara şehirlerine gitmesinin nedeni bilimdir.
Ahmet Yesevi, 63 yaşında ölen İslam Peygamberine saygıdan dolayı, 63 yaşından sonra hayatını çile odasında geçirdi. Burada eserlerini yazdı. Hoca Ahmet Yesevi’nin bilinen en meşhur eserleri “Divan-ı Hikmet” ve “Fakirname”dir. Bu iki eser Çağatay Türkçesidir.
Ahmet Yesevi’nin çalışma usulü sevdiren, buluşturan bir çağrıdır. O ciltlerce kitap yazmak yerine dörtlüklerle halka dokundu. Halk yorulmadan öğrendi. Bu usul göçebe toplumuna uygundu. Döneminde ve sonrasında, göçebeler arasında aranan bütünleşmeyi onun öğretileri yaptı. Arapçanın ve Farsçanın en çok kullanıldığı dönemde Türkçe konuşmuş ve yazdı. Bu yönüyle Türk dilinin ve dolayısıyla milletinin koruyucusudur. Yazdığı dörtlüklerde karşısındakine öğüt verirken incitme endişesi ile hep kendisine hitap etti.
2020 yılında Kazakistan Tonguç (kurucu) Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev tarafından Türkistan şehri en önemli şehir ilan edildi. Türk kimliğine uygun yeniden mimari eserlere kavuşmakta. Havaalanı açıldı ve Türkiye’den de doğrudan uçuşlar başladı.
Bugün hasretini çektiğimiz bilim insanı, düşünür, Türklerin manevi, tarih, ilim ve kültür atası Ahmet Yesevi Türkçedir, örnektir, hayatını geçindirdiği meslek sahibidir. Kendisinden sonra gelen öğrencileri, “yol iz basarları” de öyledir. Yeterince anlatılmayan Ahmet Yesevi ilkokullardan itibaren Türk okullarında, Türkistan okullarında öğretilmelidir. Hikmetleri çizgi roman ya da film olmalıdır. Birini yakmadan birini söndürmeden bir arada bulundurabileceğimiz pamuk ve ateşler ancak böyle yetiştirilebilir. Bugün, Anadolu’da Horasan Erenlerine, Rumeli’de Anadolu Erenlerine olan ihtiyacımız öncekinden daha çok vardır.
Araştırmacı Yazar Abdullah Uluyurt