1905 YILINDA SEYDİŞEHİR
1905 YILINDA SEYDİŞEHİR
M.Kemal Erdem'in araştırma yazısı...
M.Kemal Erdem'in araştırma yazısı...
Merhabalar değerli tarih dostları
Bu hafta sizlerle geçtiğimiz yıllarda, Prof. Dr. Ahmet Çaycı tarafından hazırlanan ve Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından yayımlanan “Seyahatnamelerde Konya” adlı eserden Seydişehir ile ilgili bir kaç bölümü nakletmek istiyorum.
Seydişehir ile ilgili bölümler Alman seyyah Hans Herman Schweinitz tarafından 1905 yılı yazında Anadolu’da yapmış olduğu seyahat sırasında alınmış notlardan oluşuyor. Schweinitz 1905 yılında yaptığı bu seyahati bir yıl sonra "1905 yılında Küçük Asya'da Atla Seyahat" adıyla Berlin'de yayımlamıştır
İşte sizleri yaşamış olduğumuz coğrafyanın, yaklaşık 118 yıl önceki hâlini anlatan bu kısa ama değerli notlar başbaşa bırakıyorum...
“12 Haziran günü sabah erkenden Konya'dan valinin bize verdiği korumalar eşliğinde atlarımızla yola çıktık. Günlük 6-8 saat yol giderek üç günde Beyşehir'e vardık. İlk gün Konya Ovası’nı kuzey batıda dağlarla çevreleyen eski bir Selçuklu Hanı'ndan geçtik ve Kızılören'e geldik. Üçüncü gün öğleden sonra saat 14.00'de tropik sıcaklıktaki Beyşehir'e ulaştık. Hemen pazar meydanındaki hana gittik.
…
Beyşehir ziyaretimizden sonra Beyşehir Gölü'nün batısında bulunan Seydişehir'e doğru hareket ettik. Bizi kaymakam karşıladı. Bütün öğleden sonramızı ziyaretçilerle geçirdik. Burada da konumlanmış Türk askerleri vardı. Ertesi gün öğleden önce Vervelid (1) şehrine bir gezinti yaptık. Burada sadece eski kalıntılar eski zamanları hatırlatıyordu. Şimdi burası sebze ve meyve bahçelerinden oluşuyor. Burada üzüm bağları ve ceviz ağaçları var. Burada kükürtlü su ve bir hamam gördük.
…
Öğleden sonra 3 saatlik bir yolculuğun sonunda Göyük Köyü'ne geldik. Göyük Köyü, gölün kuzeyinde bir tepenin üzerinde kurulmuş bir köydür. Bu köy su seviyesi yükselince bir ada haline dönüşüyor. Suğla Gölü bizim elimizde bulunan haritadaki gibi değildi. Kenarlarında sazlıklar büyümüştü. Gölün en ilginç tarafı Arvana tarafıydı. Burası Beyşehir Gölü'nü andırıyordu ve bir de şelale vardı. Kamışları sazlıkları geçmek bir saatimizi aldı. Ondan sonra da iki saat kadar yol gittikten sonra Arvana kenarına geldik. Burada su kayboluyor. Yanımızdaki rehberimiz sert su akıntısının daha da aşağıda olduğunu söyledi. Arvana Köyü'nde ve buralarda mükemmel bir manzara var. Gölün kıyılarında 2 metre yükseklikte dahi su izleri vardı. Bu gölde bot kullananlar en ufak bir kötü hava şartindan korkuyorlar. Bizim botlarımızı kullananlar da hafif bir rüzgâr çıkınca Arvana'dan ayrılmak istemediler
Kaymakamın bize anlattığına göre, göl çekildiğinde insanlar buraya gelirler ve yer tutarlarmış. İlk kim nereyi kaptıysa orası o kişinin ekim sahası olurmuş. İnsanlar burada yer kapmak için çadırlar içinde beklermiş. Gölün altında kalan topraklar gölün çekilmesiyle birlikte çok verimli hale geliyormuş.
Bütün bunlar bize anlatılırken benim ilgimi daha çok sulama projesi çekiyordu. (2) Konya'da bize sulama projesinin çok gizlilikle yürütüldüğünü söylemişlerdi, ama buradaki mühendislerle çalışmaları hakkında konuştuk. Mühendisler coğrafyanın zorluğu hakkında bizi bilgilendirdiler ve özellikle düdenlerin getirdiği zorluklardan yakındılar. Her şeye rağmen mühendislerin araştırmaları devam ediyordu. Buralarda çok büyük miktarlarda su yeraltında kaybolup gidiyor. Bundan dolayı yüzyıllardan beri bu proje buradaki insanların hayalleriydi. Bu sulama meselesi aslında yeni bir şey değil 300 yıl önceden beri bilinen bir şey. 300 yıl önce Arvana'nın önünde bir baraj yapılması denenmiş. 80 sene öncesinden de kanallar yapılmaya çalışılmış. Parasal sıkıntı ve kabiliyetli mühendislerin olmaması bu çabaları boşa çıkartmış.
Kampı 23 Haziran'da terk ettik. Öncelikle atlarla gölün kuzey ucuna gittik. 4 saatlik bir yürüyüşten sonra Balıklava'ya kadar vardık. Buralarda ezan okunduğunda pek kimse onunla ilgilenmiyor, herkes işini yapıyordu. Balıklava'da bu özellikle dikkatimizi çekmişti. Ancak bütün ülkede hemen hemen aynı düşünceye vardık. Çok nadir bu sese kulak veren ve camiye giden insanlara rastladık. Ancak bununla birlikte bazen tarlalarında ibadet eden insanlar görüyorduk. (3) Buranın başka Müslüman ülkelerden farkı şuydu: Aden'de (4) güneş batınca yüzlercesi işlerini bırakıp namaz kılıyordu. İslam dini cihat üzerine kurulmuş olmasına rağmen Anadolu'daki Müslümanlar buradaki insanlarla savaşmayı düşünmüyorlar. Bu nedenle burada pek çok Rum ve Ermeni yerleşimi bulunuyor. Çok cami var ve özellikle demiryolu hattı çevresine gelen Avrupalılar Müslümanların yoğun etkisi altında kalıyorlar.”
…
Alman Seyyah Schweinitz 7 Haziran’da başladığı Konya ziyareti kapsamında Meram, Beyşehir, Seydişehir, Gökhüyük, Arvana, Balıklava, Çumra ve son olarak da Ereğli’ye uğrayarak Temmuz ayının başında Konya’dan ayrılarak seyahatini tamamlamıştır.
Dipnotlar;
1)Seyyahin “Vervelid Şehri” olarak bahsettiği yer, bugünkü Ilıca Tepesi’dir. Seyyid Harun Veli, Seydişehir kalesi ve Seyyid Harun Veli Cami’ni buradan getirilen taşlar ile inşa etmiştir.
2)Seyyah, Çarşamba Kanalı’nı da içine alan “Konya Ovası Sulama Projesi’nden bahsediyor. Proje hakkında detaylı bilgi için geçtigimiz ay yayımlanan “Konya Ovası Sulama Projesi ve II. Abdülhamid Han ” isimli köşe yazılarıma göz atabilirsiniz.
3) Anadolu’da yaz aylarında köylü genellikle tarlada çalışıyor olduğu için camiye birkaç yaşlı nüfus dışında kimse gitmez. Seyyahımız da yaz aylarında Anadolu’yu gezdiği için tüm şehirlerde karşılaştığı bu görüntü dikkatini çekmiş
4)Yemen’de bir şehir
Kaynak:
Ahmet Çaycı, Seyahatnamelerde Konya, Konya Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları, 2016, sf. 248/257
Muhammed Kemal ERDEM
İnstagram/ Twitter : eski_seydisehir & eski_konya
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.