GÜNEŞ

Köylü Milletin Efendisidir!

Türkiye 22.10.2024 - 15:42, Güncelleme: 22.10.2024 - 15:42
 

Köylü Milletin Efendisidir!

Abdullah Uluyurt Köşe Yazısı

Köylü Milletin Efendisidir! Buca Belediyesi ile benim de memleketim olan Seydişehir kardeş oldular. Aynı zamanda Seydişehir ile güneyinin nerede olduğunu pek tabi bildiğimiz Kuzey Makedonya’nın Pirlepe şehri arasında da kardeşlik başlatılması kararı alındı. Bu gelişmeler Buca Belediyesi’nin düzenlediği 12. Uluslararası Balkan Şenliği kapsamında bu iki belediyenin Buca Belediyesi ile kardeşlik imzalama töreninde gerçekleşti. Bu konuda Buca Belediye Başkanı Görkem Duman’ın kararlılığını gördüm. Bunlar beni tabi ki heyecanlandırıyor. Aynı heyecanı Seydişehir Belediye Başkanı Hasan Ustaoğlu’nda da gördüm. Geçen hafta sonu memleketimi ziyaret ettim. Bu vesile ile sevgili başkanı ziyaret ettim. Tabi ki Aziz dostum, değerli ağabeyim Gazeteci Ali Saylam’ı da ziyaret ettim. Nasıl bir kültür üreticisi olduğunu gördüm. İki çay dört kitap muhabbeti çok güzeldi. Sonra her ne kadar kıyısından da olsam bana da Ali Saylam ve Hacı Cemal Erkoç Seydişehir’in kuru fasulyesinden yeme fırsatı verdiler. Sonra asıl beni heyecanlandıran yere yıllar sonra gittim. Eski ismi Nuzumla, şimdiki ismi Yaylacık Köyüne… Şimdi “mahalle…” Ama bence tam bir köy. Köyün ve köylünün kıymetini bilene. 20 yıl önce burada bir hikâye yazılmıştı. Benim de içinde olduğu bir ekip tarafından yazılan hikâye bölgede köy ve köylü ile “köylünün nasıl milletin efendisi” olabileceğini gösteren bir hikâye. Seydişehir’den Bostandere’ye, oradan Ketenli, Yaylacık üzerinden Konya’ya ulaşırsınız. Bu yol üzerindeki köyler ve bağlı mezralar, yirmi yıl önce fukaralığın kitabının ezbere okunduğu ve yazılmaya devam ettiği yerdi. O zamanın tarım müdürlüğü ile ortak yürütülen bölgenin “çilekle” tanıştırılmasına küçük bir katkımız olmuştu. Aslında “Nuzumla Kilimi”ni de köye tekrar kazandırmak istiyordum. Olmadı. Dönemin muhtarı Ömer Kalemci ve dört çiftçi örnek olarak Torosların bu yakasında fukara köye, benim köyüme ilk çilek fidelerini diktiler. Damlama sulama sistemini ilk kullananlar bunlardı. Önce kendileri bir kuyu açtırdılar. Sevgili dostum Rüstem Erkul’un da desteği ile suya kavuştu bölge. Sonra keçi peşinde ormanda koşmak yerine çilekte tat buldular. Elma ektiler, kiraz ektiler, kovan koydular. Çalıştılar, çalıştılar. Çevredeki köyler zenginlikten paylarını aldılar. Onlar da ektiler. Tek dertleri su kaynaklarının yeterince düzene konamaması. Burada kardeşimin eşi İsmail Oruçoğlu’nu da rahmetle anmalıyım. Çok gayret etti. Çok şey söylendi çalışanlarla ilgili her şeyi duyduk. Allah kabul etsin. Ama gayreti gördük. Şimdi büyük dua alıyordur. Mayıs ayında başlayan ve ekim ayının sonuna kadar uzanan zamanda çilekten köye günlük sekizyüzbin lira giriyormuş. Ne güzel. Kooperatif yaşatılıyormuş. Ürün ihracata yönelik yapılıyormuş ve tarlada satılıyormuş. Her üreticinin ayrıca büyükbaş besi damı ile küçükbaş hayvanları da varmış. Bunların hepsini heyecanla Ömer anlatıyor. Canavar gibi bir yiğit oğlu da sohbetimize katıldı. Ne güzel oldu. Karakovan balı yedim. Papazın Balı (Gagauz Yerinde) ve Yüksekova Balı’ndan (Diyarbakır’da) sonra bugüne kadar yediğim en güzel baldı. Bir çuval patates aldım. Memleket kokusu vardı. Yıllar önce köyde uyguladığımız gençlik projesine katılanların köyde futbol maçları, okul ziyaretleri, çocuklara ayakkabı yardımı gözümün önünden akıp gitti. O yıllarda belki mevsimdendi. Çamurdu her yer. Şimdi daha iyi. Evler güzel. Televizyon, buzdolabı, çamaşır makinası, kapılarının önünde ihtiyaçlarına göre araba. Hepsinden önce seksenbeş traktör. Traktör fabrikası Konya’da ve Ankara’da yıllar önce vardı ama benim köyümde birkaç eski traktör vardı. Keşke köylerimiz mahalle olmasaydı, köylerimiz yok olmasaydı. Keşke çalışan ve çalışkan köylülerimiz “efendi” olarak köylerimizde kalsaydı. Kasabada kabadayı, şehirde kapı uşağı olmasaydı. İşte güneyinin nerede olduğunu pek tabi bildiğim, Kuzey Makedonya’daki köylerimiz ile ilgili hayallerim bu! Olmaz mı olur. Yeter ki salonlarda bey olanlar, köylerde ahkâm kesmese. Çalışkan insanlarımıza veda ederken uzun zamandır, ilk defa mutluluk gözyaşı döktüm. Köyden ayrılırken geçmişimize bir rahmet okudum.
Abdullah Uluyurt Köşe Yazısı

Köylü Milletin Efendisidir!

Buca Belediyesi ile benim de memleketim olan Seydişehir kardeş oldular.

Aynı zamanda Seydişehir ile güneyinin nerede olduğunu pek tabi bildiğimiz Kuzey Makedonya’nın Pirlepe şehri arasında da kardeşlik başlatılması kararı alındı.

Bu gelişmeler Buca Belediyesi’nin düzenlediği 12. Uluslararası Balkan Şenliği kapsamında bu iki belediyenin Buca Belediyesi ile kardeşlik imzalama töreninde gerçekleşti. Bu konuda Buca Belediye Başkanı Görkem Duman’ın kararlılığını gördüm.

Bunlar beni tabi ki heyecanlandırıyor. Aynı heyecanı Seydişehir Belediye Başkanı Hasan Ustaoğlu’nda da gördüm. Geçen hafta sonu memleketimi ziyaret ettim. Bu vesile ile sevgili başkanı ziyaret ettim.

Tabi ki Aziz dostum, değerli ağabeyim Gazeteci Ali Saylam’ı da ziyaret ettim. Nasıl bir kültür üreticisi olduğunu gördüm. İki çay dört kitap muhabbeti çok güzeldi. Sonra her ne kadar kıyısından da olsam bana da Ali Saylam ve Hacı Cemal Erkoç Seydişehir’in kuru fasulyesinden yeme fırsatı verdiler.

Sonra asıl beni heyecanlandıran yere yıllar sonra gittim. Eski ismi Nuzumla, şimdiki ismi Yaylacık Köyüne…

Şimdi “mahalle…”

Ama bence tam bir köy. Köyün ve köylünün kıymetini bilene.

20 yıl önce burada bir hikâye yazılmıştı. Benim de içinde olduğu bir ekip tarafından yazılan hikâye bölgede köy ve köylü ile “köylünün nasıl milletin efendisi” olabileceğini gösteren bir hikâye.

Seydişehir’den Bostandere’ye, oradan Ketenli, Yaylacık üzerinden Konya’ya ulaşırsınız. Bu yol üzerindeki köyler ve bağlı mezralar, yirmi yıl önce fukaralığın kitabının ezbere okunduğu ve yazılmaya devam ettiği yerdi.

O zamanın tarım müdürlüğü ile ortak yürütülen bölgenin “çilekle” tanıştırılmasına küçük bir katkımız olmuştu. Aslında “Nuzumla Kilimi”ni de köye tekrar kazandırmak istiyordum. Olmadı.

Dönemin muhtarı Ömer Kalemci ve dört çiftçi örnek olarak Torosların bu yakasında fukara köye, benim köyüme ilk çilek fidelerini diktiler. Damlama sulama sistemini ilk kullananlar bunlardı. Önce kendileri bir kuyu açtırdılar. Sevgili dostum Rüstem Erkul’un da desteği ile suya kavuştu bölge. Sonra keçi peşinde ormanda koşmak yerine çilekte tat buldular. Elma ektiler, kiraz ektiler, kovan koydular. Çalıştılar, çalıştılar.

Çevredeki köyler zenginlikten paylarını aldılar. Onlar da ektiler. Tek dertleri su kaynaklarının yeterince düzene konamaması.

Burada kardeşimin eşi İsmail Oruçoğlu’nu da rahmetle anmalıyım. Çok gayret etti. Çok şey söylendi çalışanlarla ilgili her şeyi duyduk. Allah kabul etsin. Ama gayreti gördük. Şimdi büyük dua alıyordur.

Mayıs ayında başlayan ve ekim ayının sonuna kadar uzanan zamanda çilekten köye günlük sekizyüzbin lira giriyormuş. Ne güzel. Kooperatif yaşatılıyormuş. Ürün ihracata yönelik yapılıyormuş ve tarlada satılıyormuş. Her üreticinin ayrıca büyükbaş besi damı ile küçükbaş hayvanları da varmış. Bunların hepsini heyecanla Ömer anlatıyor.

Canavar gibi bir yiğit oğlu da sohbetimize katıldı. Ne güzel oldu. Karakovan balı yedim. Papazın Balı (Gagauz Yerinde) ve Yüksekova Balı’ndan (Diyarbakır’da) sonra bugüne kadar yediğim en güzel baldı. Bir çuval patates aldım. Memleket kokusu vardı.

Yıllar önce köyde uyguladığımız gençlik projesine katılanların köyde futbol maçları, okul ziyaretleri, çocuklara ayakkabı yardımı gözümün önünden akıp gitti.

O yıllarda belki mevsimdendi. Çamurdu her yer. Şimdi daha iyi. Evler güzel. Televizyon, buzdolabı, çamaşır makinası, kapılarının önünde ihtiyaçlarına göre araba. Hepsinden önce seksenbeş traktör. Traktör fabrikası Konya’da ve Ankara’da yıllar önce vardı ama benim köyümde birkaç eski traktör vardı.

Keşke köylerimiz mahalle olmasaydı, köylerimiz yok olmasaydı. Keşke çalışan ve çalışkan köylülerimiz “efendi” olarak köylerimizde kalsaydı.

Kasabada kabadayı, şehirde kapı uşağı olmasaydı.

İşte güneyinin nerede olduğunu pek tabi bildiğim, Kuzey Makedonya’daki köylerimiz ile ilgili hayallerim bu!

Olmaz mı olur. Yeter ki salonlarda bey olanlar, köylerde ahkâm kesmese.

Çalışkan insanlarımıza veda ederken uzun zamandır, ilk defa mutluluk gözyaşı döktüm. Köyden ayrılırken geçmişimize bir rahmet okudum.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve toroslargazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.