“Dünya işlerini ben yazarım bana bırak… Sen bu dünyanın sonuna, ahirete dair şeyler yaz…” derim, köşe komşum Fahri Kubilay kardeşime…
Espri mahiyetinde elbette ancak O’nun bu anlamda ki mülahazalarının daha etkin olacağı kanaatimi de belirtmek isterim… Bugün ki yazımda O’nun alanına gireceğim inşallah işin içinden çıkarım…
Haydi Bismillah…
Efendim;
Olumlu yada olumsuz önyargıların önüne geçmek amacı ile ismini vermek istemediğim bir köşe yazarı, islamı koruma adına kan döken terör örgütlerinin hepsinin yine islamı referans gösterdiklerine dikkat çekerek; büyük ölçüde katıldığım yazısında şu soruları sormuş…
“Bütün eylemlerine, davranışlarına, politikalarına kaynak olarak İslam’ı gösterenlerin yaptıklarından kimi, neyi sorumlu tutacağız?
Evet, sorunun kaynağı İslam değil. Peki ne?
Niçin kafa kesme denildiğinde artık insanların aklına İslam geliyor? Niçin ‘Allahu Ekber’ nidası duyulduğunda insanlarda bir tedirginlik oluşuyor?
Niçin İslam dünyası terörün, çatışmanın, kavganın ortasında kaldı? Niçin İslam dünyası denildiğinde akla gelen ilk şey birbirini boğazlayan insanlar oldu?
Kuran-ı mı anlayamıyorlar? İslam’ı yanlış mı yorumluyorlar? Veyahut Kuran’ı okumuyorlar mı?”
Konuya ve bu sorulara dair kurabilecek elbette cümlelerimiz var ancak uluslar arası ölçekteki terör örgütlerinin arka planlarına dair net bilgi sahibi olmamızın imkânı yok… Dolayısı ile ahkâm kesmek niyetinde değilim fakat bu yazı bendenizi yerel ve çapımız ölçüsünde bir şeyler yazmaya sevk etti…
Şu küçücük şehirde bile kendilerini ‘Müslüman’ kimliği ile sıfatlandırıp diğerlerini neredeyse kâfir ilan eden anlayışların varlığına şahidim…
Kendisini, cemaatini, gurubunu Din’i otorite ilan eden ve dinin olmazsa olmazı gibi görenlerin aralarındaki ilişkiler düşmanlık düzeyine çıkmış durumda…
Seydişehir’de de böyle… Mahallesinde, köyünde, aynı apartmanda yaşayanların arasında bile böyle…
Her cemaat, her gurup yada lider kisveli bireyler ‘gerçek İslam budur…’ diyerek insanlara tek pencereden bakmayı öğretip diğerlerini İslam dışı göstermekten imtina etmiyorlar.
‘Şu küçücük şehirde bile öyle’ derken boşuna demiyorum… Cemaatler arasında, aynı cemaatin, aynı siyasi görüşü paylaşanların aralarında birebir yaşanan öylesi çirkin, iğrenç mücadeleler var ki yazmaya kalksan sayfalar almaz…
Başı önde gezecek enaniyetine yenik düşmüş, islamı referans göstererek kendi iktidar alanlarını güçlendirmeye çalışan o kadar çok zavallı Müslüman var ki! Hepsi mümine zarar… İslam’a ziyan…
Kendilerini Seydişehir’in müçtehidi gibi gösterip, statülerini, politik kaygılarını, biat adreslerini korumak amacıyla kin, nefret ve fitne üretmekten korkmayan bu nefis mahkûmları maalesef hiç boş durmuyorlar…
Vaaz edeceksin, hutbeden kardeşlikten söz edeceksin, muallimlik yapacaksın diğer kardeşini sırf senin gibi düşünmedi, biat etmedi diye şu cemaatten, şu guruptan, şu mezhepten, mealci, kurancı gibi sıfatlarla yaftalayarak kötülüklerine meşruiyet kazandıracaksın…
İnsanları oraya buraya şikayet edip ekmeklerine kastedeceksiniz… Tayin ettirip, ettirmeye çalışıp, çoruna çocuğuna zulmedeceksiniz ve bunları da İslamı referans göstererek yapacaksınız…
Üstelik bütün bu iftiralarınızı, kötülüklerinizi de, diğer Müslüman kardeşlerinizi İslam dışı ilan ederek ve İslamı referans göstererek yapacaksınız…
Kan döken terör örgütlerinden tek farkınız cana kastetmemekse; fırsat eline geçmediğindendir intibaı veriyorsunuz?
Bütün bu yazdıklarım asla bir genelleme değildir… Kimse ‘ben yada biz öyle değiliz’ savunmasına geçmesin… Öyleyseniz de, böyleyseniz de faturası kendinize kesilecek…
Birazı bu dünya da, kalanı ve faturanın büyüğü ise; öteki dünyada…
Hülasası;
İslamı referans göstererek kötülüklerini meşru hale getirenler sadece terörist örgütler ve onların arka planındakiler değil maalesef…
Dizimizin dibinde, belki ön safta, belki mihrapta, belki minberde, politik bir cenahta, bir cemaatte, bir gurupta olabiliyor…
Bir muallim, bir müfessir, bir makam, bir iş adamı vesaire, vesaire vesaire…
Yani, başkalarının Müslümanlarla uğraşmasına gerek yok biz birbirimizle yeterince uğraşıyoruz…
Böyle olduğu sürece de kendi ellerimizle zulümlerin istikrarına sebep olacağız…
Yazımın derininde kalan isimleri bende mahfuz, bu mekanizmanın dişlilerine çöreklenmiş, nefislerinin esiri kişiler; ilahlaştırdığınız makamlar, alanlar, koltuklar, güçlerin gerçek sahipleri sizler değilsiniz…
“Şüphesiz bu, gerçek bir olayın haberidir. Allah'tan başka İlah yoktur. Ve şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir…” (Ali İmran 62)
Sizden öteki dünyada şikayetçi olmakla kalmayacağım… Müslüman müslümanın hatasını örter örtmesine de; örtecek bir yeriniz kalmadı çırılçıplaksınız… Sanmayın millet aptal, salak, derbeder…
Emin olun hepinizi yaptıklarınızın hepsiyle ifşa edeceğim…
Gün ola harman ola…
Yazım tashihine muhtaç Fahri Kubilay kardeşim sürç-i lisan ettimse affola…
GÜNÜN SÖZÜ YAZININ ÖZÜ
“Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı tutunun ve birbirinizden kopmayın. Ve Allah'ın size verdiği nimetleri hatırlayın: Siz birbirinize düşman iken kalplerinizi nasıl uzlaştırdı da O'nun lütfu ile kardeş oldunuz; ve ateşli bir uçurumun kenarında (iken) sizi ondan (nasıl) korudu. Bu şekilde Allah mesajlarını size açıklar ki hidayet bulasınız.” (Âl-i İmrân, 3/103)