Hakkı BALCI
Köşe Yazarı
Hakkı BALCI
 

KUĞULU?YA TERMAL SU?

Bu şehir, neyi yaşamışsa mutlaka yarım yaşamış hep yarım bir tarafı olmuştur… Hiçbir şeyi tam değildir… Sebebi mucizesi nedir bilmiyorum ama böyle… Leblebiciliğimiz yarım kalmak şöyle dursun, 350’ye varan leblebi imalatçısından bir tanesi kalmamış… Bitmiş… Alüminyumculuğumuz ise; birincil alüminyumun üretildiği 1971 yılından özelleştirmenin gerçekleştiği 2005 yılına kadar sadece üreten ve çalışanlarına maaş veren bir devlet kurumu hüviyetinden öte gitmemiştir… SEYALTAŞ gerçeği; sektörel anlamda ki gelişmelerin önüne geçen başarısız bir girişimcilik olarak özel teşebbüsçülerin önünde hep kötü örnek, hep korkutan bir mostra olarak durmuştur… Özelleştirme sürecine kadar alüminyumun curufuna mahkum edilen birkaç sanayicimizin kendi memleketinde alüminyumculuk yapma inadının ve bu inadın kazandırdıklarının dışında her şey yarım… Son yarımımız ise; üçüncü kurtuluş reçetemiz olan TERMAL su kaynaklarımızın ‘su akar Türk bakar’ misali yaklaşık 15 yıldır  ılız ılız akması… Kavak köyü ve Ketirağılları bölgelerlinde hissedilen kükürt kokusundan başka bir değişiklik yok desek haksızlık etmiş olmayız zira ‘Halep ordaysa termal burda…’ Yarım kalmayı bırakın çeyrek bile olamadık… Üçüncü kurtuluş reçetemiz dedim çünkü Seydişehir’in ekonomik kalkınmasının ilk adımları Seyyid Harun Veli’nin çiğdem tepeyi mekân seçmesinin ardından iktidar korkusu ile düşmanca tavırlar sergileyen Eşrefoğlu Mehmet Bey’in Seyyid Harun Veli’nin böyle bir hırsı olmadığını görünce beyliğinin imkânlarını Seydişehir’e yönlendirmesi ve Seydişehir’de kurulan külliye’nin kendi tuzu ve yağı ile ayakta durabilmesi için vakıflar kurarak destekçisi olması ile atılmıştır… İkinci kurtuluş reçetemiz ise; 1965 yılında İlçe merkezinde 6.683olan nüfusumuzu, 1967 yılında Alüminyum Tesislerinin temelinin atılması ve 1971’de birincil Alüminyumun üretilmesinin ardından 1975 yılında 25.651’e yükselten alüminyum gerçeğidir… Bana göre ilçemizin üçüncü kurtuluş reçetesi ise; Akdeniz, Kapadokya, Karadeniz arasında ülkemizin en önemli cazibesi olarak askıda duran termal turizmimizin ön görülen geleceğidir… Geciken bu cazibe son günlerde yeni bir proje ile daha da verimli bir projeye dönüştürülmek üzere ele alınmaya başladı… Proje heyecan verici… Gerçekleşmesi olası mükemmel bir düşünce… Seydişehir MÜSİAD temsilciliği tarafından ilçenin kalkınmasına dair başkente taşınan beş maddelik paketin en önemli ayaklarından… Geleceğimize dair gecikmiş yada güncellendirilmiş öncelikli kalkınma hamlelerinin gerçekleşmesi için yerel irade, yerel erkan siyasi irade ve Başkent ayaklarına dosyalar halinde sunulan projelerden sadece bir tanesi… Termal suyun KUĞULU PARK’a taşınarak cazibesini artırarak, Antalya yol güzergahı ile entegre hale getirip, olası Termal tesislerimizin ve Kuğulu’nun bir bütün halinde kalkınmamızda üçüncü kurtuluş reçetesi olarak yer alması, cidden mümkün… Termal suyun KOP Kuğulu Vadisi Projesi kapsamında ele alınarak Kuğulu’ya taşınabilmesi için gayret sarf eden MÜSİAD yetkilileri, siyasi irade ve Belediye Başkanı Mehmet Tutal’ın çabaları umarız cevap verir ve yılan hikâyesine dönen termal tesis beklentileri taçlanmış bir şekilde kazandırılır… Hülasası; Bu şehir tıkanmışlık sendromu yaşamaktadır… Her şeyimiz yarım hatta çeyrektir… Bu ahvalden bir an önce kurtulmak için sorumluluk adreslerinin daha aktif çalışmalarına ihtiyacımız vardır… Gündem hep konuşmaktan çok somut sonuçlarla doldurulmalıdır… KOP Kuğulu Vadisi projesi kapsamına alınarak termal suyun Kuğulu ile birleştirilmesi atılabilecek en somut adımlardan olacaktır… Hadi hayırlısı… GÜNÜN SÖZÜ YAZININ ÖZÜ “Sakın oturduğunuz yerden ‘Allah’ım rızkımı ver’ deyip durmayın. Gökten ne altın yağar, ne de gümüş…” Hz.Ömer r.a.
Ekleme Tarihi: 13 Kasım 2021 - Cumartesi

KUĞULU?YA TERMAL SU?

Bu şehir, neyi yaşamışsa mutlaka yarım yaşamış hep yarım bir tarafı olmuştur… Hiçbir şeyi tam değildir…

Sebebi mucizesi nedir bilmiyorum ama böyle…

Leblebiciliğimiz yarım kalmak şöyle dursun, 350’ye varan leblebi imalatçısından bir tanesi kalmamış… Bitmiş…

Alüminyumculuğumuz ise; birincil alüminyumun üretildiği 1971 yılından özelleştirmenin gerçekleştiği 2005 yılına kadar sadece üreten ve çalışanlarına maaş veren bir devlet kurumu hüviyetinden öte gitmemiştir…

SEYALTAŞ gerçeği; sektörel anlamda ki gelişmelerin önüne geçen başarısız bir girişimcilik olarak özel teşebbüsçülerin önünde hep kötü örnek, hep korkutan bir mostra olarak durmuştur…

Özelleştirme sürecine kadar alüminyumun curufuna mahkum edilen birkaç sanayicimizin kendi memleketinde alüminyumculuk yapma inadının ve bu inadın kazandırdıklarının dışında her şey yarım…

Son yarımımız ise; üçüncü kurtuluş reçetemiz olan TERMAL su kaynaklarımızın ‘su akar Türk bakar’ misali yaklaşık 15 yıldır  ılız ılız akması…

Kavak köyü ve Ketirağılları bölgelerlinde hissedilen kükürt kokusundan başka bir değişiklik yok desek haksızlık etmiş olmayız zira ‘Halep ordaysa termal burda…’ Yarım kalmayı bırakın çeyrek bile olamadık…

Üçüncü kurtuluş reçetemiz dedim çünkü Seydişehir’in ekonomik kalkınmasının ilk adımları Seyyid Harun Veli’nin çiğdem tepeyi mekân seçmesinin ardından iktidar korkusu ile düşmanca tavırlar sergileyen Eşrefoğlu Mehmet Bey’in Seyyid Harun Veli’nin böyle bir hırsı olmadığını görünce beyliğinin imkânlarını Seydişehir’e yönlendirmesi ve Seydişehir’de kurulan külliye’nin kendi tuzu ve yağı ile ayakta durabilmesi için vakıflar kurarak destekçisi olması ile atılmıştır…

İkinci kurtuluş reçetemiz ise; 1965 yılında İlçe merkezinde 6.683olan nüfusumuzu, 1967 yılında Alüminyum Tesislerinin temelinin atılması ve 1971’de birincil Alüminyumun üretilmesinin ardından 1975 yılında 25.651’e yükselten alüminyum gerçeğidir…

Bana göre ilçemizin üçüncü kurtuluş reçetesi ise; Akdeniz, Kapadokya, Karadeniz arasında ülkemizin en önemli cazibesi olarak askıda duran termal turizmimizin ön görülen geleceğidir…

Geciken bu cazibe son günlerde yeni bir proje ile daha da verimli bir projeye dönüştürülmek üzere ele alınmaya başladı… Proje heyecan verici… Gerçekleşmesi olası mükemmel bir düşünce…

Seydişehir MÜSİAD temsilciliği tarafından ilçenin kalkınmasına dair başkente taşınan beş maddelik paketin en önemli ayaklarından…

Geleceğimize dair gecikmiş yada güncellendirilmiş öncelikli kalkınma hamlelerinin gerçekleşmesi için yerel irade, yerel erkan siyasi irade ve Başkent ayaklarına dosyalar halinde sunulan projelerden sadece bir tanesi…

Termal suyun KUĞULU PARK’a taşınarak cazibesini artırarak, Antalya yol güzergahı ile entegre hale getirip, olası Termal tesislerimizin ve Kuğulu’nun bir bütün halinde kalkınmamızda üçüncü kurtuluş reçetesi olarak yer alması, cidden mümkün…

Termal suyun KOP Kuğulu Vadisi Projesi kapsamında ele alınarak Kuğulu’ya taşınabilmesi için gayret sarf eden MÜSİAD yetkilileri, siyasi irade ve Belediye Başkanı Mehmet Tutal’ın çabaları umarız cevap verir ve yılan hikâyesine dönen termal tesis beklentileri taçlanmış bir şekilde kazandırılır…

Hülasası;

Bu şehir tıkanmışlık sendromu yaşamaktadır… Her şeyimiz yarım hatta çeyrektir…

Bu ahvalden bir an önce kurtulmak için sorumluluk adreslerinin daha aktif çalışmalarına ihtiyacımız vardır…

Gündem hep konuşmaktan çok somut sonuçlarla doldurulmalıdır…

KOP Kuğulu Vadisi projesi kapsamına alınarak termal suyun Kuğulu ile birleştirilmesi atılabilecek en somut adımlardan olacaktır…

Hadi hayırlısı…

GÜNÜN SÖZÜ YAZININ ÖZÜ

“Sakın oturduğunuz yerden ‘Allah’ım rızkımı ver’ deyip durmayın. Gökten ne altın yağar, ne de gümüş…” Hz.Ömer r.a.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve toroslargazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.