Bir önceki yazımda Sağlık Bilimleri Fakültesi kurulmasına dair konu ağır basmış yerel siyasetle ilgili yazımı yarım bırakmıştım…
Devam edelim…
Yerel Siyaset kavramı bir ölçekte siyasetin taşradaki kapsamını belirler… Merkezi siyasetten asla kopuk değildir… Yerel siyasetin ve aktörlerinin üstlendiği misyon; ulusal veya uluslararası olmayan, yerel olan tüm konulardır... Yani belli bir bölgenin kendine özgü ve halkını ilgilendiren meselelerini kapsayan konular, yerel siyasetin muhtevasını oluşturur…
Peki, bu gerçekten böylemi?
Teşkilatlar ve aktörleri bu minval üzerine mi oluşturulur?
Yoksa merkezi siyasetin göz ardı ettiği koşullarda, gücü elinde bulunduran, siyasi geleceğine yatırım gayesi ile kaleyi elinde bulundurmak isteyen ve bunun için her türlü Bizans oyununu mubah gören bala-kaymağa çörekleşmiş üst perdedeki zat-ı muhteremler tarafından mı oluşturulur…
Teşkilatlar şayet normal koşullarda ve ideal amaçlarla oluşturulmuş olsaydı… Üyeler ve halk kendi yöneticilerini belirleme hakkından mahrum edilmemiş olsaydı… Bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ‘Teşkilatlarda metal yorgunluğu var…’ deme ihtiyacı hissetmezdi…
Kaldı ki; teşkilatlarda ki imtiyazcı, başarısız, biat parçası güruhlar, sadece metal yorgunluğu kavramı ile ifade edilip basitçe geçiştirilemez… AK Parti ve teşkilatlarında dananın kuyruğu, 2011 yılı itibari ile kopmaya başlamıştır… Bu güruhlar suni müdahalelerle de ayıklanamaz…
Sorun fiziki bir yorgunluktan mütevellit değildir… Sadece teşkilatlara yüklenecek bir zafiyette değildir… AK Parti’nin toplumla olan bağı kopmuştur… Kuruluş felsefesi ve toplumdaki yeri kaybolmuştur…
Merkeziyetçi ve buyurgan bu ahval; herkesi kucaklayan, birlik ve beraberlik ruhunu, kuruluş felsefesini unutan AK Partinin, toplumdaki yerini kaybetmesine sebep olmuştur…
Birlik ve adalet kavramları son yıllarda yerini, teşkilat mensupları ve halk nezdinde kopmalara, koparılmalara, uzaklaşmalara, sonuç olarak; adavet duygularına bırakmıştır…
Yerel siyasi erkin öğretmen atamalarından tutun, hastanelerde ki doktor eksiğine, taşören firma eleman temininde ya da işten çıkarılmasında ve her alanda tek etkin faktör olma gayreti…
Belediyelerin, kurumların, yerel erkânın tasarruf alanlarından tutun devlet yatırımlarına, özel sektör girişimlerine kadar her gelişme de hâkim faktör olma psikolojisi bir ölçüye kadar anlaşılabilir ancak bu tasarruf; kişisel tercih ve meşreplere göre gerçekleşiyorsa…
Merkezi siyaset ve aktörleri, meydanı ruhsuz, yan aktörlere bırakmış, gözden kaçırmış ya da müsamaha göstermişse yerelde vuku bulan adaletsizlikleri sadece teşkilatlara ve aktörlerine yüklemekte haksızlık olur…
Dolayısı ile yorgunluğu metal yorgunluğu kavramı ile ifade edip fiziki bir yorgunlukla sınırlamak ve teşkilatlarda buna göre değişikliklere gitmek 2002 çıkış felsefesine dönüşü kolayca sağlayamaz…
Son yazımda yerel siyasete dair son paragrafım; ‘…dibinden tepesine kadar vebal işidir siyaset… Elinden kör eşeğin yem yemediği zatlarda söz sahibi edilirse çık işin içinden…’ şeklinde idi…
Evet, isteyen bu paragraftan üzerine bir pay alabilir ya da almayabilir paşa gönülleri bilir zira öznesi yok cümlelerimin… Tespitlerim yaklaşık 40 yıllık tecrübenin malumudur… Malumu değiştiremezler…
Bu gerçekleri göz önünde bulundurursak, yenilenmenin çokta kolay olmayacağı kanaatimi güçlendiriyor… AK Parti’de Gönül bağları kopuktur… Tedavisi ise; çok güç…
Yerel siyaseti elbette sadece iktidar temsilcilikleri ile de sınırlandıramayız… Merkezi yönetimlerin taşra teşkilatları, muhtarlıklar, belediyelerin yanı sıra diğer siyasi partilerin taşra teşkilatlarını da ayıramayız…
Seçim dönemlerinde her alanda gördüğümüz muhalefetin yerel teşkilatlarını, mutad çalışmalarının dışına çıkmadığına hep birlikte şahidiz…
Belediyenin yerel unsurlarında görev alan meclis üyelerinin, mutad görevlerini ifa etmekten başka görünürlükleri yok…
Mesela; 7 yıldır bitirilemeyen Devlet Hastanesine ve doktor eksikliklerine dair, işten çıkarılan, yerlerine alınan taşören firma elemanları ile ilgili olarak;hangi siyasi partinin taşra teşkilatı, hastane yönetimi ve ilgililerle görüş alışverişinde bulunup gündemde tutma, yerel iktidarı uyarma, faydalı olma gayretinde bulundu merak ediyorum…
Hülasası;
Siyasetin ve demokrasinin kılcal damarlarınıoluşturan teşkilatlar ve diğer yerel unsurlar belli güç odaklarının keyfiyetine münhasır değişikliklere maruz bırakılmamalıdır…
Milletin düşüncelerini dikkate almadan, kopmuş, koparılmış küstürülmüş guruplar ve milli iradeyi yeniden sürece katan bir değişiklik anlayışının hâkimiyeti olmayacaksa, metal yorgunluğu sadece fiziksel yorgunluk olarak algılanıyorsa, 2002 ve 2011 ruhunun yakalanması asla ve asla mümkün değildir…
Rabbim bu millete, bu ülkeye halis düşünüp, hayırlı ameller işleyenlere zeval vermesin…
Satırlarımın tam burasında diyalog kurduğum bir dosta, ‘bugünkü makalemi, yerel siyaseti yazıyorum’ deyince manidar bir sözle mukabele etti… ‘Günün sözü yazının özü’ bölümünde de O’nun sözüne yer vermek istedim…
GÜNÜN SÖZÜ YAZININ ÖZÜ
‘Allah siyasetçileri affetsin abi…’