Kamu da çalıştığım yıllarda kuruma gelen sert mizaçlı, bir adam yanında şoförü ile birlikte odama gelmişti...
Misafir koltuğunda; vakur... Kültürlü... Keskin... Sözlerinin başı sonu tecrübe... Dolambaçsız... Eğrisiz, büğrüsüz... Neşeli... Düz... Dümdüz bir adam...
Sıradan bir müşteri gibi sıradan bir taleple gelmişti... Mütevazı, babacan, Seydişehir dışından bir adam…
Tanışma faslı, muhabbetin içinde, önemli bir kimliğin saklandığını hissetmiştim...
Tevazusuna mukabelem; yaşı, fıtratım ve kamu personeli anlayışımla doğru orantılıydı... Adam, yani Osman amca; Dışişleri Bakanımız sayın Mevlüt Çavuşoğlu'nun babasıydı...
Seydişehir-Kumluca köyünde aldığı ağıla seyir halinde, hayat tecrübelerini dinlemenin keyfini yaşarken Alanya'dan gelen bir telefonla birlikte nevrinin dönüşüne ve telefon diyaloguna şahit olmuştum...
Tarım işlerinden sorumlu Ziraat mühendisinin bir sorumsuzluğu onu çileden çıkarmış, mühendisini o an azletmişti...
Doğrusu kendime biraz daha çeki düzen vermiştim... Hörfü hissettim…
Anladım ki Sorumsuzluğa tahammülü ve affı olmayan bir adamdı...
Hiç unutmuyorum... Telefonu kapattıktan sonra sinirinden titreyerek iki kolunu omuzlarından çıkarcasına aşağı yukarı sallayarak sesinin son haddi ile "Hakkı bak oğlum görüyorsun... Bu yaşımda Seydişehir'e kadar geliyorum, hayvan b*kunun içinde bir şeyler üretmeye çalışıyorum gencecik adam küçücük sorumluluğunu yerine getirmekten aciz bu ülke işte bundan kalkınmaz... İşinizde dürüst olun... Milliyetçilikte bu, ibadette bu vatanı sevmekte bu..."
Dışişleri Bakanımız Sayın Çavuşoğlu, işte böyle bir babanın oğlu...
Kurucu üyesi olduğu AK Partinin, Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevi ile birlikte başlayan Uluslararası sorumluluk anlayışı; istikrarlı bir şekilde güçlenerek bugünlere kadar geldi...
Politikanın doğasında olan yıpranma gerçeği onu asla etkilemedi...
Ülkemizin bugün içinde bulunduğu süreci; ukala ABD gibi astığı astık, kestiği kestik bir ülkeye ve ülkemizi, milletimizi bölmeye endeksli diğer emperyalist ülkelerin kibirli temsilcilerine karşı vakur, bilinçli, nitelikli, hesaplı ve anladıkları dilden konuşan ilk Dışişleri Bakanı olduğuna sanırım kimsenin itirazı olamaz...
Kaldı ki! Bugüne kadar vatandaş nezdinde O’nu eleştiren bir tek kişiye rastlamadım…
Yeri, zamanı geldiği an Osman amcanın Ziraat mühendisine kullandığı kırmızı kartı, şımarık Avrupa ülkelerinin, kibirli liderlerine göstermekten asla imtina etmeyen Dışişleri Bakanımız sayın Mevlüt Çavuşoğlu'nun duruşu ve vuruşunda ki asaletin kaynağı demek ki; birinci derecede Osman amcaymış...
'Beka muharebesi'olarak nitelendirdiğim Afrin Zeytin Dalı harekâtının bütün evrelerini, kendisine tevdi edilmiş görevi iradesi ile yoğurarak korkusuz, kendinden, milletinden, ordusundan, ülkesinden emin bir şekilde yürüten tam bir Anadolu çocuğu...
Tevazu da, ülkemize milletimize hizmette, yarışan altı kardeşin altısı da benzeri niteliklerin adresleri... Yaşlarına göre; Ağabey Ahmet Çavuşoğlu'ndan tut zaman zaman ailenin bir parçası sayılan Gazeteci Recep Erdoğan'la birlikte olduğumuz Alanyaspor'u şampiyon yapan Hasan Başkan... Aysel abla... Dışişleri Bakanımız... Osman Amca’nın da bir dönem belediye başkanlığını yaptığı, Türkler belediyesine; iki dönem başkanlık yapan, Başbakanımızın Danışmanı Hayri Başkan... Çavuşoğlu ailesinin natürel kanadı jonglörü, koyun, honamlı keçi ve büyükbaş hayvanlar yetmezmiş gibi Türklerspor'un hocalığına da vakit bulan Şükrü Çavuşoğlu ve ailenin en küçüğü Aydın Çavuşoğlu memleketlerinin 'Türkler' olan isminin ağırlığı ve asaletini; manası itibari ile eksiksiz taşıyorlar...
Hülasası;
Makalemin esası; ülkemizi, milletimizi, Uluslararası diplomaside hatasız temsili, Siyonist İsrail ve ukala Amerika başta olmak üzere, Sevr arttığı barbar Avrupalıların karşısında, bizleri kanıksadığımız ezik Türkiye vatandaşı kompleksinden kurtaran Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu iken, altı kardeş ve Osman amcadan bir türlü çıkamadık...
Allah hepinize selamet versin demekten başka söze hacet yok sanırım...
Bu vesile ile evlatlarını milletimizin hizmeti için yetiştiren Fatma anneyi rahmetle anıyor ve Rabbimden cenneti ile muamele etmesi için dua ediyorum...
Bu arada; Osman amca bir itirafta bulunayım... O zaman bana özel getirdiğin Alanya muzlarının tamamını Şerafettin Demirci yemişti... Bir tek muzun bana nasip olmadı...
Muz borcun var Osman amca...
GÜNÜN SÖZÜ, YAZININ ÖZÜ
“Tay at olunca AT dinlenir, çocuk adam olunca ATA dinlenir…”