Ülkelerin birbirine direkt savaş açmaları artık o kadar da kolay değil… Kolay olsaydı; her gün tehdit mesajları gönderen İran, İsrail, ABD, Kuzey Kore ve daha birçok ülke birbirlerini çoktan füze yağmuruna tutardı…
Öylesine vahşileştiler kiemperyalist ülkeler; yeni savaş tarzları ve terör örgütlerine verdikleri vekâlet ile milyonlarca insanı katleden Moğolların zulmüne bile ehveni şer dedirtecek kadar...
Bu yöntemle dünya coğrafyasını kana bularken, içindebulunduğumuzbölgenin dealtını üstüne getirdiler.
Tüneller, terör örgütlerine sağlanan silahlar ve diğer destekler bilinen fakat harekât sürecinde görselleri ile açığa çıkan emperyalist zihniyetin deşifrasyonu niteliğinde…
Dolayısı ile Zeytin Dalı harekâtı öncesi savaşa hayır naraları ile takınılan mesnetsiz muhalif tutumun bugün kendisini check etmesi gereği daha belirgin hale getirmiştir…
Hepimiz algı yönetimlerinin birer parçasıyız dolayısı ile hata yapma olasılığımız yüksek bunun içindir ki takınmamız gereken tavır tektir… O da “Bireyler ve devlet olarak emperyalizme direnmek ve kayıtsız şartsız devletimizi desteklemek olmalıdır…”
Konuya dair ahkâm kesip Afrin ve Suriye politikalarına taşradan yön verecek ne gücüm var ne kabiliyetim… Haddimde değil ancak emperyalistler, sömürgeci batı, Siyonist güçler ve şeytanın önde gideni ABD’nin, ülkemiz üzerindeki emelleri bölgemizde cereyan eden tasarrufları ile sınırlı değildir…
Makaleme esas olan yanı da; yukarda ifade etmeye çalıştığım emperyalist tasarruflardan, ülkemizle birlikte Seydişehir ve alüminyumunuda nasibini aldığıdır…
Küresel güçlerin; 6 binlerden 50 binlere yükselen nüfusumuzun, artan ekonomik refahımızın ve şehirleşmemizin en önemli kaynağı Alüminyum Tesisleri üzerinden ülkemizi dize getirme çabaları da tarih sayfalarında yer almıştır…
2010 yılının temmuz ayında sevgili dostlarım Mehmet Elbi, Ali Saylam ve mahdumu Burak Saylam’la birlikte Alüminyum Tesislerinin kuruluşu sırasında Başbakan olan Merhum Süleyman Demirel ile Güniz sokaktaki evinde yaptığımız röportaj ve samimi sohbetin satır aralıklarında kuruluş aşamasında yaşanan uluslar arası zorluklar vardı…
Altında bi okka saksakile Savaşa hayır sloganı atarak kendilerine hümanist rolü biçenlere kapak olsun diye, o tarihteki baskıları 9. CumhurbaşkanımızDemirel’in ağzından direkt sunmak istiyorum…
"O yıllarda zengin kaynakların fakir bekçileriydik” diyen Süleyman Demirel; Türkiye bir maden memleketidir, zengindir… fakat bunlar ya ham olarak çıkarılır satılır ya da hiç işlenmez… Bu madenleri çıkarıp işleyerek bu zenginlikleri değerlendirmek istiyorduk… Bu dünya ile güreşmek gibi bir şeydi ama biz dünyayı devirecek gücü kendimizde hissediyorduk… Dünya Bankası 15 yıldır bize para vermiyordu… Yapmak istediğimiz maden fabrikalarının başında da alüminyum geliyordu. Seydişehir de 25 milyon ton rezerv vardı… Bu Türkiye'ye 50 yıl yetecek kadar alüminyum demekti… Diğer maden fabrikaları ve alüminyum tesisleri için 300 milyon dolar lazımdı… Batılılara bunun finans etmelerini söyledik kabul etmediler… 1945'ten sonra Rusya-Türkiye arasında bir gerginlik 60'lı yıllardan sonra yavaş yavaş yumuşamaya başladı ama bu yumuşamadan dolayı; o dönemlerde, hem Türkiye içinde hem de dışarıdan eleştiri aldık… Rusya Komünist bir ülke Türkiye ise; tam tersiydi… Bu önemli tesisleri Ruslarla işbirliği içinde yapma düşüncemize Amerika tepki gösterdi… Bu tepkiyi karşı şöyle bir şey söyledim… ‘Bana güveniyor musunuz? benim ülkemi komünizme karşı koruyacağına inanıyor musunuz? Öyleyse bana güvenin…’ Rusya ile anlaşma yaparken de, ‘Komünizm sizin işiniz, demokrasi bizim işimiz, bu projeleri inşa ederken Türkiye'de komünizm propagandası yaparsanız münasebeti keseriz…’ diyerek uyardım cosidi’ye ‘Ne sen benim ülkeme komünizm getirebilirsin, ne de ben Senin ülkende komünizmi ortadan kaldırabilirim… …’ dedim… Sonra proje için anlaştık… 60'lı yıllarda Demokrat Parti zamanında da aynı maksatla 300 milyon dolar aranıyor ve Amerika vermiyor… Rahmetli Adnan Menderes ‘siz vermezseniz başka yerden buluruz…” diyor ve Rusya'ya gitmeye kalkıyor sonra da ihtilal oluyor…
Prof. Dr. Mustafa Sıtkı Bilgin’de Takvim Gazetesindeki ‘Tek Suçu milli olmaktı…’ başlıklı makalesinde konuya parmak basarak, “Nitekim 15 Temmuz'da Moskova'da, Rusların Türkiye'ye Aliağa ve Seydişehir gibi tesisler için mali ve teknik altyapı yardımı anlaşmasını yapacakken önce Londra'da uçağı şüpheli bir şekilde düştü, arkasından 27 Mayıs darbesiyle iktidardan düşürüldü…” demişti… Bilgin bu tespiti ile Merhum Menderes’in idam edilme sebeplerinden birisi olarak adeta Seydişehir Alüminyum Tesislerini işaret etmişti…
Hülasası;
Başta Siyonist güçler, ABD olmak üzere, emperyalist bütün şer dinamiklerin desteği ile Kıbrıs Savaşı’nın ardından ülkemize uygulanan ambargo sayesinde halkı canından bezdirmişler, gönderdikleri provokatörler vasıtası ile kışkırtarak sağ-sol çatışmalarını başlatıp her gün 40-50 kişinin bu çatışmalarda öldürülmesini sağlamışlardı.
Seydişehir’de kardeş kavgasından payını alan yerlerdendi… Kurtarılmış bölgelere giremiyorduk… O kavgalar gözümün önüne geldikçe hayıflanıyorum… Dün kavga ettiğimiz bugün dost olduğumuz arkadaşlarımın da aynı ölçüde hayıflandığına inanıyorum…
Dün bize bunları yapanlar, bugün her koldan düşmanlar yaratıp ülkemizi, milletimizi bölmeye çalışıyorlar… Teröristlere verdikleri ihalelerle savaşın rengini daha da çirkef hale getiriyorlar…
Bu vesile ile aynı olaylar silsilesinde Seydişehir’de şehit edilen Rahmetli Hasan Kadıoğlu’nu rahmetle anıyorum…
Rabbim devletimize milletimize zeval vermesin…
GÜNÜN SÖZÜ YAZININ ÖZÜ
"Mazlumun dostu, zalimlerin düşmanı olunuz..." Hz. Ali