Hakkı BALCI
Köşe Yazarı
Hakkı BALCI
 

ELHAMDÜLİLLAH…

En bildik tanımı ‘yazı-kader’ dir evliliğin… Peki, gerçekte böyle midir? Evleneceğimiz insanı kendimiz mi seçeriz yoksa yazı-kader midir? Bu soruların doğru cevaplandırılması için gençlik yıllarımızın ateşli tartışması kader mevzuunun artık tartışılacak bir mevzuu olmadığının iyi kavranmış olması gerekir… Kısaca kader; Allah’ın, ezêli ve ebêdi ilmi ile kâinatta ki olmuş ve olacakları, insanın hayatı boyunca neler yapıp yapmayacağını bilmesidir… Buna göre; kader kavramına kul iradesini yok sayan bir anlam yüklemek doğru değildir… Dolayısı ile her işte olduğu gibi evlilikte insanın cüz’i iradesi, kendi tercihi ve Allah’ın bu fiili yaratması ile geçekleşir… Köşe yazıma evlilik, kader, irade ve tercih kavramları üzerine cümlelerle devam etmeyeceğim… Asıl kelamım;bir nasip olduğuna inandığım dostluk üzerine… Dostlukta da; tercih ve irade söz konusu ama ‘şununla dost olayım’ diyerek belirleyemezsiniz dostlarınızı… Müspet bir olay, manevi bir ortaklık, sayısal değerlerden uzak bir yakınlık yeni bir dostluğun başlangıcı oluverir… Bir dostumun “Abi, bu günlerde; bir insanın yüzde 51’i iyi, yüzde 49’u kötü olsa bile yüzde 49’luk bölümünü görmeyip kucaklayacaksın... Yoksa dostsuz kalırsın…” şeklindeki toplumsal tasvir, sayısal değerlerin artık sahici dostlukları sarıp sarmaladığı, hâkimiyeti sağlamaya ramak kaldığının bir göstergesi… Elhamdülillah… ,Sahici dostlukların mana yüklü harflerle mümkün olabileceğini kavradığımdan bu yana hep;harflerle yüklü dostlarım oldu… Arttı eksilmedi… Kesintisiz devam ede gelen bütün dostluklarımın yegâne kaynağı da; hep harfler ve her zaman taze tutmayı başardığımız dostluk anlayışımız olmuştur… Kasımpaşa’da başlayan bir dostluğun, araya giren 36 yıla rağmen baki kalması ve vuslatın 36 yıl sonra Seydişehir’de gerçekleşmesi harflerin galibiyetinin adeta tescili oldu… Sevgili dostum Reşat Çelikve bugüne kadar tanışma fırsatı bulamadığımız sevgili eşleri Yunnur Hanım balık ruhuma; taa! İstanbul’dan bir dostluğun verebileceği zirve mutluluğu getirdiler… 12 Eylül askeri darbesinin hemen sonrası, Siensi tezgâhlarının henüz tanınmadığı yıllarda, rovelver penslerini taşlarken göz bebeklerimize kadar dolan simsiyah metal tozlarını ortak yutuşumuzdu dostluğumuzun başlangıcı… Nasipti… Ekmek arası helva, haftanın beş günü hamsi, küt böreği, bol bol  bor yağı, meneviş sıcaklığı, taşlama tozunu, metal kokularını harf harf yuttuğumuz günlerdi… Fiberglasçı Miço ustayı hatırlıyorum İstanbul’dan, Her akşam bir çuval odun talaşı hazırlayıp şunu sobanızda yakın diyen marangoz Agop ustayı, baltayı kullanmasını bilmeyen yaşlı teyzenin bütün odunlarını kıyışımızı…  Rajon kesen Kasımpaşalı kabadayıların mazlumu gözetleyen Anadolu gençlerisiniz deyip elimizden tutuşlarını… Haa birde;  haylazlıklarımızı… Hafta sonları Kasımpaşalı gençler toplanıp, vapurun güvertesinde bongo çalarak Asala terör örgütünün diplomatlarımızı katlettiği günlerde Heybeliada'da Ermenileri dövmeye gidişimizi… Dövecek Ermeni erkek bulamayınca iskeleden ayaklarını uzatmış keyf yapan Ermeni kızlarının üzerinden denize pike yapışımızı, onların bizimle birlikte tuzlu suya batışlarını… Hâlbuki onlar bizim diplomatlarımızın intikamını almak amacında olduğumuzdan bihaberdi dostum… Hey gidi gençlik hey… Hey gidi cehalet hey… Hülasası; 36 yıl sonra tazeleyip Kasımpaşa’dan Seydişehir’e kadar getirdiğiniz dostluğunuz için müteşekkirim sizlere… Makam, mevki beklentileri, siyasi ikbal ve başkaca haysiyetsizliklere feda edilen kırk yıllık dostlukların, para kazanmaktan, kazandığını kendi yemekten, hesap kitap yapmaktan dostluk kurmaya vakti kalmamış insanlardan farkımız olduğunu gösterdiğin için teşekkür ederim size… GÜNÜN SÖZÜ YAZININ ÖZÜ “Her şeyi aramadıkça bulamazsın; fakat bu dost başka; bunu bulmadan arayamazsın…” Mevlana
Ekleme Tarihi: 13 Kasım 2021 - Cumartesi

ELHAMDÜLİLLAH…

En bildik tanımı ‘yazı-kader’ dir evliliğin…

Peki, gerçekte böyle midir?

Evleneceğimiz insanı kendimiz mi seçeriz yoksa yazı-kader midir?

Bu soruların doğru cevaplandırılması için gençlik yıllarımızın ateşli tartışması kader mevzuunun artık tartışılacak bir mevzuu olmadığının iyi kavranmış olması gerekir…

Kısaca kader; Allah’ın, ezêli ve ebêdi ilmi ile kâinatta ki olmuş ve olacakları, insanın hayatı boyunca neler yapıp yapmayacağını bilmesidir… Buna göre; kader kavramına kul iradesini yok sayan bir anlam yüklemek doğru değildir…

Dolayısı ile her işte olduğu gibi evlilikte insanın cüz’i iradesi, kendi tercihi ve Allah’ın bu fiili yaratması ile geçekleşir…

Köşe yazıma evlilik, kader, irade ve tercih kavramları üzerine cümlelerle devam etmeyeceğim…

Asıl kelamım;bir nasip olduğuna inandığım dostluk üzerine…

Dostlukta da; tercih ve irade söz konusu ama ‘şununla dost olayım’ diyerek belirleyemezsiniz dostlarınızı…

Müspet bir olay, manevi bir ortaklık, sayısal değerlerden uzak bir yakınlık yeni bir dostluğun başlangıcı oluverir…

Bir dostumun “Abi, bu günlerde; bir insanın yüzde 51’i iyi, yüzde 49’u kötü olsa bile yüzde 49’luk bölümünü görmeyip kucaklayacaksın... Yoksa dostsuz kalırsın…” şeklindeki toplumsal tasvir, sayısal değerlerin artık sahici dostlukları sarıp sarmaladığı, hâkimiyeti sağlamaya ramak kaldığının bir göstergesi…

Elhamdülillah

,Sahici dostlukların mana yüklü harflerle mümkün olabileceğini kavradığımdan bu yana hep;harflerle yüklü dostlarım oldu… Arttı eksilmedi… Kesintisiz devam ede gelen bütün dostluklarımın yegâne kaynağı da; hep harfler ve her zaman taze tutmayı başardığımız dostluk anlayışımız olmuştur…

Kasımpaşa’da başlayan bir dostluğun, araya giren 36 yıla rağmen baki kalması ve vuslatın 36 yıl sonra Seydişehir’de gerçekleşmesi harflerin galibiyetinin adeta tescili oldu…

Sevgili dostum Reşat Çelikve bugüne kadar tanışma fırsatı bulamadığımız sevgili eşleri Yunnur Hanım balık ruhuma; taa! İstanbul’dan bir dostluğun verebileceği zirve mutluluğu getirdiler…

12 Eylül askeri darbesinin hemen sonrası, Siensi tezgâhlarının henüz tanınmadığı yıllarda, rovelver penslerini taşlarken göz bebeklerimize kadar dolan simsiyah metal tozlarını ortak yutuşumuzdu dostluğumuzun başlangıcı… Nasipti…

Ekmek arası helva, haftanın beş günü hamsi, küt böreği, bol bol  bor yağı, meneviş sıcaklığı, taşlama tozunu, metal kokularını harf harf yuttuğumuz günlerdi…

Fiberglasçı Miço ustayı hatırlıyorum İstanbul’dan, Her akşam bir çuval odun talaşı hazırlayıp şunu sobanızda yakın diyen marangoz Agop ustayı, baltayı kullanmasını bilmeyen yaşlı teyzenin bütün odunlarını kıyışımızı… 

Rajon kesen Kasımpaşalı kabadayıların mazlumu gözetleyen Anadolu gençlerisiniz deyip elimizden tutuşlarını…

Haa birde;  haylazlıklarımızı

Hafta sonları Kasımpaşalı gençler toplanıp, vapurun güvertesinde bongo çalarak Asala terör örgütünün diplomatlarımızı katlettiği günlerde Heybeliada'da Ermenileri dövmeye gidişimizi…

Dövecek Ermeni erkek bulamayınca iskeleden ayaklarını uzatmış keyf yapan Ermeni kızlarının üzerinden denize pike yapışımızı, onların bizimle birlikte tuzlu suya batışlarını…

Hâlbuki onlar bizim diplomatlarımızın intikamını almak amacında olduğumuzdan bihaberdi dostum…

Hey gidi gençlik hey… Hey gidi cehalet hey…

Hülasası;

36 yıl sonra tazeleyip Kasımpaşa’dan Seydişehir’e kadar getirdiğiniz dostluğunuz için müteşekkirim sizlere…

Makam, mevki beklentileri, siyasi ikbal ve başkaca haysiyetsizliklere feda edilen kırk yıllık dostlukların, para kazanmaktan, kazandığını kendi yemekten, hesap kitap yapmaktan dostluk kurmaya vakti kalmamış insanlardan farkımız olduğunu gösterdiğin için teşekkür ederim size…

GÜNÜN SÖZÜ YAZININ ÖZÜ

“Her şeyi aramadıkça bulamazsın; fakat bu dost başka; bunu bulmadan arayamazsın…” Mevlana

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve toroslargazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.