Şair “Git yolun açık olsun”adlışiirinde /Eski tas eski hamam, her şey aynı terane… / Gamlanma deli gönül mutlak mizan kurulur…/ Sayısız elem verdin sonra ettin virane… / Gizli ayan ne varsa hepsi tek tek sorulur…/ deyip kahrının öznesini ilahi adalet terazisine bırakıp gamından sıyrıladursun…
“Olsa da olur, olmasa da Türk milleti bu, nasıl olsa bir geçiş yolu bulur…”dercesine ağır aksak çalışılan Bozkır yolunun pürmelâl hali ilahi adalet öncesi devlet terazisinden ırak gibi…
Birinci etabın bittiği Gökhüyük’ten sonrası aracınızla yapacağınız bir yolculuk esnasında gözlerinizi kısa bir süreliğine kapatıp “Al Yazmalım” filmini fragman tadında hayal edebilirsiniz… Hayal gücünüze 12 boyutlu bir kalite katmak isterseniz, camı az gıynaştırmanız yeter…
Humus kokulu toz, Suğla tadında nem, süspansiyonsuz amortisör sesi, kulaktozunuza vuran kaporta gıcırtıları ile seyrettiğiniz yolda, kendinizi Türkan Şoray ya da Kadir inanır gibi hissedeceğiniz bir seyri sefer…
Hani “Bardağın dolu tarafından bakacaksın” derler ya! Şu ana kadar sarf ettiğim cümleler bu minvalde…
Gelin görün ki!
Meselenin Rasyonel yanı böyle değil… Yol değil çile… Yol değil utanç yolu…
Karayolları ihaleyi yapmış, müteahhit işe başlamış ama bozkır yolu 2. Etap çalışmaları Seydişehir istikametinden yola çıkan Kaplumbağa yürüyüşü hızında…
Yolda karşılaştığınız bir kamyon, bir kepçe, bir silindir ile Sarıoğlan’a kadar nasıl ulaşılır, bu yol biter mi, bitmez mi doğrusu merak ediliyor…
Düşünebiliyor musunuz? Üç iş makinesi ile seyreden yol yapım çalışmalarına ait iş başlama, iş bitim tarihlerini gösteren bir levha ile karşılaşmanız mümkün değil…
Yaklaşık bir yıldır devam eden çalışmalara rağmen asfalt dökülen bir alan yok…
Genişletme çalışmaları kontrolsüz…
Yol kenarları ölüme davetiye çıkartıyor…
En ufak dikkatsizlikte aracın yoldan çıkıp savrulması kaçınılmaz…
Yolu yükseltmek için getirilen mucur taşlar übek halinde aylardır bekletiliyor…
Yüklenici firmanın tozlu yolu sulama çalışmaları ise evlere şenlik… Komedi…
Karayolları denetleme yetkisini hangi ölçülerde kullanıyor? Sıradan vatandaşlar bütün bu aksaklıkları ve gecikmeleri görürken işin sahibi Karayolları yetkilileri bu aymazlığı niçin görmez? Anlaşılır gibi değil…
Türkiye, dünyanın en büyük havaalanını ışık hızı ile bitirmeye çalışırken Ortakaraören’e uzanan Seydişehir tabiri ile ‘dıkıcık yol’ bir türlü neden bitmez bilinmez…
Bozkır, Yalıhüyük, Ahırlı’nın yanı sıra daha birçok köy ve kasabanın kullandığı bu yolda seyreden araçların sanayiden çıkmadığı ve ciddi arızlara sebep olduğu ise milli servetin uğratıldığı zarardır…
Hülasası;
Şu ana kadar küçük kazalarla atlatılan tehlikelerin bundan sonra facialara yol açması muhtemel… Köprü yapım noktasında ucuz atlatılan kazada öğrenciler büyük bir faciadan kurtulmuşlardı…
Karayolları yetkilileri elbette en ufak kaza meydana gelmesini istemez ama ihmal ve denetim yetersizliği bu yol, çift yol haline gelen ülke yolları ile çelişir durumda…
Sebep ödenek yokluğu mudur?
Yüklenici firmadan kaynaklanan sebepler midir?
Karayollarının denetlemeden sorumlu memurlarının yolu gözleri kapalı denetlemesinden midir? Bilmiyorum…
Bildiğim tek şey bu yolun utanç yolu olduğu gelişen Türkiye gerçeğine hiç yakışmadığıdır…
GÜNÜN SÖZÜ YAZININ ÖZÜ
Ölme eşeğim ölme yonca bitsinde ye…