AŞK…
<p>Zembereği boşalmış bir zamanın ortasındayız…<br />
Dünyanın adeta, enlemi-boylamı, ekvatoru-meridyeni, kuzeyi-güneyi birbirlerine karışmış cam fanus içinde, bir ora bir bura savrulup duruyoruz…<br />
İşini kolaylaştırdık Hz. İsrafil’in… Kendi ellerimizle yıktık ana kolonlarını dünyanın…<br />
Atar damarlarını satar damar, toplar damarlarını ambar ettik bencilliklerimize…<br />
Artık takati kalmadı bu yaşlı Acunun…<br />
Nankör ve merhametsiz şimdiki insanlık, iflahı zor…<br />
Ve kendi kıyametinin kalemini kendisi kırıp Hz. İsrafil’e sesleniyor sanki dünya; “gel artık, üfle bende kurtulayım, onlar da…”<br />
Okuduğunuz bu karamsar tablo dünyanın haline tam manası ile elbette meal olamaz ama böyle bir gerçeğin varlığı da yadsınamaz…<br />
Dediler ki dostlar, “abi boş ver sen aşkı yaz.” <br />
sanki aşkı yazmak kolay… <br />
İçinde çiçek olsun, sevgi olsun saygı olsun… Sen aşkı yaz abi aşkı… Yakışır sana aşkı yazmak…” dedi dostlar...<br />
Ahh! Ahhh sevgili dostlar hangi aşkı yazayım?<br />
Hep başka kalplerin keyfine köşk ettiğim, incecik bir kalbin sahibi olmanın inanılmaz yorgunluğu var üzerimde…<br />
Söyleyin dostlar;<br />
Sineği öldüreceğiz derken katlettiğimiz çiçeği, Süney’i öldüreceğiz derken çoraklaştırdığımız toprağımı yazayım?<br />
Allah aşkını yazayım desem Şems’e,<br />
Sevgiliye aşkı yazsam Ferhat’a, Kerem’e, mecnuna mahcup olacak cümleler çıkar dilimden…<br />
Şükür, hep şükür elbette amma; “seviyor, sevmiyor” diyerek bütün yapraklarını yolmadık mı tefekkürlük papatyaların?<br />
Yıllarca saklayıp gün yüzüne çıkardığınız o müstesna sevda sözcüklerini ithaf ettiğiniz, edeceğiniz hangi özne ağırlığınca taşıdı bu şakulü kayık dünyada…<br />
İki başparmak, iki işaret parmağının birleşip, eğilip büğülmesinden ibaret, el yapımı değil mi artık sevdalar?<br />
Güneşi, ayı, aşkı, sevdayı, Lafzı, Kabe’yi, dini, imanı sığdırıp artistik pozlarla ölümsüzleştirdiğimiz dört parmaklık el yapımından ibaret değil mi şimdiki zaman aşkları…<br />
İncecik kalplerin cehennemi değil mi bu dünya…?<br />
Yüzünde ki hüznü okuyan, ‘oğlum aptalsın’, <br />
kalbinde aşkı okuyan ‘para yoksa kalpte yok aşkta’ deyivermiyor mu?<br />
Hangi samimi kalp, hangi aşk, hangi iyilik mahzun değil şimdilerde… <br />
Sireti suretinde değil miydi sevda yüklü insanların eskiden…<br />
Yöresel dille ‘Yalanı essah gibi konuşan’ insanların Allah aşkını yazsam, sevgiliye olan aşkını döktürsem ne fayda…<br />
Çapıttan değil mi şimdiki yürekler, şıpsevdi değil mi gönüller…<br />
Vefasızlığa gebe değil mi sevdaların kahir ekseriyeti?<br />
Yazsam kahreden gamı; derdi tasası yine benim, yine senin gibi insanlara düşmez mi?<br />
Hülasası;<br />
Müslüm Gürses “sevda yüklü kervanlar” senin kapından” geçer diyerek sevdayı kervanlara sığdıramazken, biz dört parmaklık geometrik şekillere bütün aşkları sığdırıveriyoruz…<br />
Metin Aşık, şimdiki aşklara, sevdalara ‘ Lay lay lom galiba sana göre sevmeler./ Hopa şinanay galiba sana göre sevilmeler’ demiş ve son noktayı koymuş dostlar...<br />
Allah aşkını ise sormayın nolur; ne ben yazayım, ne de siz okuyun...<br />
Son günlerde en çok duyduğum ‘vallahi billahi dinden soğudum, soğuttular’ diyenlerin sayılarının arttığıdır…<br />
Soğuyana mı yanarsın soğutana mı?<br />
Söyleyin dostlar, hangi aşkı yazayım?</p>
Ekleme
Tarihi: 13 Kasım 2021 - Cumartesi
AŞK…
<p>Zembereği boşalmış bir zamanın ortasındayız…<br />
Dünyanın adeta, enlemi-boylamı, ekvatoru-meridyeni, kuzeyi-güneyi birbirlerine karışmış cam fanus içinde, bir ora bir bura savrulup duruyoruz…<br />
İşini kolaylaştırdık Hz. İsrafil’in… Kendi ellerimizle yıktık ana kolonlarını dünyanın…<br />
Atar damarlarını satar damar, toplar damarlarını ambar ettik bencilliklerimize…<br />
Artık takati kalmadı bu yaşlı Acunun…<br />
Nankör ve merhametsiz şimdiki insanlık, iflahı zor…<br />
Ve kendi kıyametinin kalemini kendisi kırıp Hz. İsrafil’e sesleniyor sanki dünya; “gel artık, üfle bende kurtulayım, onlar da…”<br />
Okuduğunuz bu karamsar tablo dünyanın haline tam manası ile elbette meal olamaz ama böyle bir gerçeğin varlığı da yadsınamaz…<br />
Dediler ki dostlar, “abi boş ver sen aşkı yaz.” <br />
sanki aşkı yazmak kolay… <br />
İçinde çiçek olsun, sevgi olsun saygı olsun… Sen aşkı yaz abi aşkı… Yakışır sana aşkı yazmak…” dedi dostlar...<br />
Ahh! Ahhh sevgili dostlar hangi aşkı yazayım?<br />
Hep başka kalplerin keyfine köşk ettiğim, incecik bir kalbin sahibi olmanın inanılmaz yorgunluğu var üzerimde…<br />
Söyleyin dostlar;<br />
Sineği öldüreceğiz derken katlettiğimiz çiçeği, Süney’i öldüreceğiz derken çoraklaştırdığımız toprağımı yazayım?<br />
Allah aşkını yazayım desem Şems’e,<br />
Sevgiliye aşkı yazsam Ferhat’a, Kerem’e, mecnuna mahcup olacak cümleler çıkar dilimden…<br />
Şükür, hep şükür elbette amma; “seviyor, sevmiyor” diyerek bütün yapraklarını yolmadık mı tefekkürlük papatyaların?<br />
Yıllarca saklayıp gün yüzüne çıkardığınız o müstesna sevda sözcüklerini ithaf ettiğiniz, edeceğiniz hangi özne ağırlığınca taşıdı bu şakulü kayık dünyada…<br />
İki başparmak, iki işaret parmağının birleşip, eğilip büğülmesinden ibaret, el yapımı değil mi artık sevdalar?<br />
Güneşi, ayı, aşkı, sevdayı, Lafzı, Kabe’yi, dini, imanı sığdırıp artistik pozlarla ölümsüzleştirdiğimiz dört parmaklık el yapımından ibaret değil mi şimdiki zaman aşkları…<br />
İncecik kalplerin cehennemi değil mi bu dünya…?<br />
Yüzünde ki hüznü okuyan, ‘oğlum aptalsın’, <br />
kalbinde aşkı okuyan ‘para yoksa kalpte yok aşkta’ deyivermiyor mu?<br />
Hangi samimi kalp, hangi aşk, hangi iyilik mahzun değil şimdilerde… <br />
Sireti suretinde değil miydi sevda yüklü insanların eskiden…<br />
Yöresel dille ‘Yalanı essah gibi konuşan’ insanların Allah aşkını yazsam, sevgiliye olan aşkını döktürsem ne fayda…<br />
Çapıttan değil mi şimdiki yürekler, şıpsevdi değil mi gönüller…<br />
Vefasızlığa gebe değil mi sevdaların kahir ekseriyeti?<br />
Yazsam kahreden gamı; derdi tasası yine benim, yine senin gibi insanlara düşmez mi?<br />
Hülasası;<br />
Müslüm Gürses “sevda yüklü kervanlar” senin kapından” geçer diyerek sevdayı kervanlara sığdıramazken, biz dört parmaklık geometrik şekillere bütün aşkları sığdırıveriyoruz…<br />
Metin Aşık, şimdiki aşklara, sevdalara ‘ Lay lay lom galiba sana göre sevmeler./ Hopa şinanay galiba sana göre sevilmeler’ demiş ve son noktayı koymuş dostlar...<br />
Allah aşkını ise sormayın nolur; ne ben yazayım, ne de siz okuyun...<br />
Son günlerde en çok duyduğum ‘vallahi billahi dinden soğudum, soğuttular’ diyenlerin sayılarının arttığıdır…<br />
Soğuyana mı yanarsın soğutana mı?<br />
Söyleyin dostlar, hangi aşkı yazayım?</p>
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.