HA SIFIRCI FEHİME, HA BİZ…
Ömrünü, hafızasını, hatıralarını, hayata, insana dair tecrübelerini… sözlerini, şiirlerini, nesirlerini, neşirlerini matbuatla hal diliyle ve yaşam tarzı ile gelecek nesillere intikaline adamış bir tatlı adam.
Bugünlerde siyasi figür olarak karşılık bulsa da anlamını bütün koşullarda iliklerinize kadar hissettiren, iliklerine kadar yaşayan bir aksakallı ‘O’…
Hiçliği; döşüne, ümüğüne kadar yaşayan bir zat-ı muhterem…
Bir sabi gibi sevinçliydi o gün…
Bütün şiirleri, bütün nesirleri ve o pir-ü pak sireti; ayın 14’ü gibi şavk etmişti suretine…
Gözlerini okşayan çatallaşmış çizgilerin her birini bir eser dolduruverdi. ‘Manyetolu Telefonlar (1970)’, ‘Heyyy Gidi Gençlik Heyy’, ‘senaryolarım’ hangisini hangi lafza sığdırayım…
Alnını lime lime bölen yarıkların her birinden sayfa sayfa kitap, nota nota ‘Şarkı ve Türkülerim’, ‘Haşa Ahır Değil Cennet (2021)’ tarih tarih terennüm ediyordu.
Bir sabi sevinci ılık ılık okşuyordu gönlümüzü Dede Parkın hazan yüklü çay bahçesinde…
Sıfırcı Fehime’nin bile kulakları çınladı o gün. “Annem oğlum kâtip ol gel dese de/tüm hocalar tüm hakkımı yese de/meteliğim kalmasa da kesede/ sabrı nefse gem ederim yalvarmam/ diyen bir duruşun, ulu bir çınarın seksen bir çeşit namesi cem eyledi milleti.
Unuttuk, kaçırdık bu ak sakalı.
Kaçırdık, ‘On Allah’ın imiş dokuz Resul’ün/Sekiz de seninmiş buymuş usulün/ /bende asi bir ferdiysem bu neslin/ Derdi derde cem ederim yalvarmam/ diyen öfkesi hatıra olmuş bir koca yüreği.
Efendim…
Konya’da, bir avuç yürek, bir avuç el bir gece de sabi sevinci yaşattı Bahattin Paslı amcama…
Selçukya’da 11 yıldan bu yana cem eden gönül dostlarının davetine Seydişehir’e meccanen hizmet eden iki değerli insanı Tarihçi/Yazar Ercan Arslan ve Üstadımız Bahaddin Paslı amcam ile icabet ettiğimizin akşamıydı…
Hemşerimiz Şair/Yazar Tayyar Yıldırım ağabeyin öncülüğünde gerçekleşen sohbet ve şiir akşamı belki de ömrümün en manidar muhakemelerini yaptırıyordu bana…
Sevgili Ercan Hocam en kalbi duyguları ile Bahaddin Paslı Amcayı anlattıkça, bir deryayı nasılda kaçırdığımızı düşünüyordum.
Kitaplarını koli koli imzalarken Konyalı dostlara, şehrimin insanın sahiplenmediği sayfaları gördüm…
Hakkını helal et aslanım…
Kaçırdık seni biz.
“Sen benim bu alemde ünümü duydun mu hiç?
Ben bir hiçim hiç…” demiş ya Mevlâna hiçliğinle yaşadın hiçliğinle varol Bahaddin amca…
Bütün eserlerini emekli maaşı ile neşreden, tarihin geçmiş sayfalarını ayyuka çıkartan nasıl kaldırdın o densiz sözü bilmem…
Nasıl boynunu büküp içine attın ‘Nereden geliyor bu değirmenin suyu’ diyen kötü sesin kalbinde açtığı yarayı…
Boş ver be amca…
14 kitabın her harfi merhem, her sözü ilaç sana…
Kaçırdık seni biz, kaçırdık…
Tıpkı Mahmut Esat’ı kaçırdığımız gibi,
Sadi Irmağı unuttuğumuz gibi...
Ne merhemimiz var sürecek ne ilacımız var içecek…
‘Sen Neymişsin Be Seydişehir’
Hülasa;
Vesile ile Üstada sabi sevinci yaşatan Selçukya Kültür Sanat Derneği Başkanı Av. Fatma Şeref Polat Hanımefendiye, değerli sunumları ile Elif hanımefendiye tüm dernek sakinlerine geceye onur veren Aydınlar Ocağı Başkanı Mustafa Güçlü, Prof. Dr. Abdullah Öksüz, Konya’da ikamet eden ve Şiir akşamı bizi yalnız bırakmayan bir avuçluk Seydişehirliye hassaten teşekkür ediyoruz.
HA SIFIRCI FEHİME, HA BİZ…
HA SIFIRCI FEHİME, HA BİZ…
Ömrünü, hafızasını, hatıralarını, hayata, insana dair tecrübelerini… sözlerini, şiirlerini, nesirlerini, neşirlerini matbuatla hal diliyle ve yaşam tarzı ile gelecek nesillere intikaline adamış bir tatlı adam.
Bugünlerde siyasi figür olarak karşılık bulsa da anlamını bütün koşullarda iliklerinize kadar hissettiren, iliklerine kadar yaşayan bir aksakallı ‘O’…
Hiçliği; döşüne, ümüğüne kadar yaşayan bir zat-ı muhterem…
Bir sabi gibi sevinçliydi o gün…
Bütün şiirleri, bütün nesirleri ve o pir-ü pak sireti; ayın 14’ü gibi şavk etmişti suretine…
Gözlerini okşayan çatallaşmış çizgilerin her birini bir eser dolduruverdi. ‘Manyetolu Telefonlar (1970)’, ‘Heyyy Gidi Gençlik Heyy’, ‘senaryolarım’ hangisini hangi lafza sığdırayım…
Alnını lime lime bölen yarıkların her birinden sayfa sayfa kitap, nota nota ‘Şarkı ve Türkülerim’, ‘Haşa Ahır Değil Cennet (2021)’ tarih tarih terennüm ediyordu.
Bir sabi sevinci ılık ılık okşuyordu gönlümüzü Dede Parkın hazan yüklü çay bahçesinde…
Sıfırcı Fehime’nin bile kulakları çınladı o gün. “Annem oğlum kâtip ol gel dese de/tüm hocalar tüm hakkımı yese de/meteliğim kalmasa da kesede/ sabrı nefse gem ederim yalvarmam/ diyen bir duruşun, ulu bir çınarın seksen bir çeşit namesi cem eyledi milleti.
Unuttuk, kaçırdık bu ak sakalı.
Kaçırdık, ‘On Allah’ın imiş dokuz Resul’ün/Sekiz de seninmiş buymuş usulün/ /bende asi bir ferdiysem bu neslin/ Derdi derde cem ederim yalvarmam/ diyen öfkesi hatıra olmuş bir koca yüreği.
Efendim…
Konya’da, bir avuç yürek, bir avuç el bir gece de sabi sevinci yaşattı Bahattin Paslı amcama…
Selçukya’da 11 yıldan bu yana cem eden gönül dostlarının davetine Seydişehir’e meccanen hizmet eden iki değerli insanı Tarihçi/Yazar Ercan Arslan ve Üstadımız Bahaddin Paslı amcam ile icabet ettiğimizin akşamıydı…
Hemşerimiz Şair/Yazar Tayyar Yıldırım ağabeyin öncülüğünde gerçekleşen sohbet ve şiir akşamı belki de ömrümün en manidar muhakemelerini yaptırıyordu bana…
Sevgili Ercan Hocam en kalbi duyguları ile Bahaddin Paslı Amcayı anlattıkça, bir deryayı nasılda kaçırdığımızı düşünüyordum.
Kitaplarını koli koli imzalarken Konyalı dostlara, şehrimin insanın sahiplenmediği sayfaları gördüm…
Hakkını helal et aslanım…
Kaçırdık seni biz.
“Sen benim bu alemde ünümü duydun mu hiç?
Ben bir hiçim hiç…” demiş ya Mevlâna hiçliğinle yaşadın hiçliğinle varol Bahaddin amca…
Bütün eserlerini emekli maaşı ile neşreden, tarihin geçmiş sayfalarını ayyuka çıkartan nasıl kaldırdın o densiz sözü bilmem…
Nasıl boynunu büküp içine attın ‘Nereden geliyor bu değirmenin suyu’ diyen kötü sesin kalbinde açtığı yarayı…
Boş ver be amca…
14 kitabın her harfi merhem, her sözü ilaç sana…
Kaçırdık seni biz, kaçırdık…
Tıpkı Mahmut Esat’ı kaçırdığımız gibi,
Sadi Irmağı unuttuğumuz gibi...
Ne merhemimiz var sürecek ne ilacımız var içecek…
‘Sen Neymişsin Be Seydişehir’
Hülasa;
Vesile ile Üstada sabi sevinci yaşatan Selçukya Kültür Sanat Derneği Başkanı Av. Fatma Şeref Polat Hanımefendiye, değerli sunumları ile Elif hanımefendiye tüm dernek sakinlerine geceye onur veren Aydınlar Ocağı Başkanı Mustafa Güçlü, Prof. Dr. Abdullah Öksüz, Konya’da ikamet eden ve Şiir akşamı bizi yalnız bırakmayan bir avuçluk Seydişehirliye hassaten teşekkür ediyoruz.
Ekleme
Tarihi: 02 Aralık 2021 - Perşembe
HA SIFIRCI FEHİME, HA BİZ…
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.