Öncelikle belirteyim ki; yanlış bir algıya sebep olmayayım… Hiç bir akrabam ile aramda olumsuz bir ilişkim yok hamdolsun…
Sevinerek kurduğum bu cümlenin hakkını veren nesebimin tüm bireylerini bu vesile ile sevgi ve saygıyla yâd ediyorum…
Bitmeyen geleneğimizi satırlarımda da yaşatarak büyüklerimin ellerinden, küçük akrabalarımın da göz bebeklerinden öperim…
Başta akrabalarım olmak üzere köşe yazılarımı takip eden okuyucularım ‘düğün değil bayram değil ne hayır’ diyebilirler…
Doğrusu pek hayır değil zira sevinçlerin ve üzüntülerin tek başına yaşandığı günümüzde akrabalık ilişkilerindeki değer aşınması her geçen gün artıyor…
Gün hatta an geçmesin ki birbiri ile dargın evlat, ana, baba, kardeş, ve akrabalarla karşılaşmayalım…
Böylesi bir gaflete hepimizin düşmesi muhtemel nitekim düşende çok… Saniyelik bir hafıza yoklamasında birbirine küs akrabalık bağı olan onlarca kişi sayabiliriz…
Çoğumuz farkında olmadan, birçoğumuzda sekülerizmin, kapitalizmin ve cehaletin pençesi içinde boş yere cebelleşirken manevi iklimleri barındıran nice kavramlardan uzaklaşıyoruz…
Her geçen gün bozulan akrabalık ilişkileri hepimizi yalnızlaştırdıkça yalnızlaştırıyor… Tecrit’in anlamını bilmeden tecrit’i yaşatıyoruz hem ruhumuza hem bedenlerimize…
Sıla-i Rahim’in toplumsal hayatın çimentosu olduğunu unuttuk… Yaşadığımız ayrılıklara, yalnızlıklarımıza bahaneler üretip, dünyevi sebepler bularak ruh darlıklarımıza avuntuluk suni rahatlamalar sağlamaya çalışıyoruz…
Günlük hayatın curcunası, iş güç telaşı, çoluk çocuk derdi, geçim sıkıntısı, vakit darlığı gibi gerekçelerle bu önemli farizayı ihmal ettikçe toplumsal sıkıntılarımız artıyor ve milli birliğimizi zedeleyen en önemli faktör haline geliyor…
Şu küçücük şehirde bile mahallede, sokakta, mezarda, camide her an karşılaşmamız söz konusu iken akrabalık ilişkilerini askıya alanları anlamakta zorlanıyorum…
Koptukça gevşeyen ve yalnızlaşan bencil bireylerin çoğaldığı bir toplumun bireyi olmayı hiç istemiyorum… Akli selim olan hiçbir kimsenin de bunu istemeyeceği kanaatimden yola çıkarak yazımı okuyan bin kişiden bari birine etken olup sıla-i rahim yapmasına vesile olmaktan başka bir gayem yok…
Nisa suresi 1. Ayetinde; “Ey insanlar! Sizi tek bir cevherden/nefisten yaratan, ondan da eşini yaratan ve ikisinden birçok erkek ve kadın üretip yayan Rabbinizden sakınınız. Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakınınız. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir.” Diyen Rab’tan daha mı iyi biliriz ki bu ayete uymayız?
Hülasası;
Akrabalarla iletişimimizi daima sımsıcak tutanlardan olmak, bizi aramayanı aramak, sormayanı sormak, gelmeyene gitmek, küs olanla barışmak, dar durumda olana yardım etmek, paylaşmak lazım…
Umarım vesile olur bu satırlar; ve telefondan bile olsa bir hatır sormaya, bir hasta ziyaretine, küs iki akrabanın barışmasına…
GÜNÜN SÖZÜ YAZINI ÖZÜ
“Akraba gelmeye gelmeye yad olur, yad gele gele akraba…” Anonim