Hakkı BALCI
Köşe Yazarı
Hakkı BALCI
 

GAYNATADAN BEŞİBİRLİK, GÖRÜMCEDEN SARI LİRA…

GAYNATADAN BEŞİBİRLİK, GÖRÜMCEDEN SARI LİRA… Eskiler bilir… Eskidik… Dolayısı ile bizde biliriz… Nişan günleri ya da kına gecelerinde sadece bayanların katıldığı ortamlarda takı ya da düğün hediyeleri takdim edilirdi… Kız evinin avlusunda, köy odasında, kına gecelerinin yapıldığı belli başlı büyük hollerde toplanılır… Sesi gür bir bayan düğün hediyelerini tek tek açar… Gür bir sesle lakapları, isimleri ile birlikte hediyeleri teşhir ederdi… “Gelinin gaynatasından gremeçe… Gaynanasından beşibirlik… Görümcesinden sarı lira… Eltisinden güccük altın… Sarıların Saliha hammadan donluk (Şalvarlık)… Doktur Hasan’ın Urkuya abadan oyalı yazma… Fılığın Nazire abadan peşkir (havlu)… Ciciman yengeden empirme… Seyreğin Hurili hammadan göyneklik… Gökçüklünün Aşana abadan pazen… Manav Hakkı’sının Hafız’ın Ümmüsün’den entarilik gumaş    …” Hoş görünüyordu bu sunumlar… Değerliydi dört buçuk metrelik şalvarlık, göyneklik, üç metrelik pazen, entarilik kumaş… Çam sakızı çoban armağanı benzetmesininen samimi tezahürleriydi… Mağazaların promosyon poşetine konulan baştan savma üç liralık cam eşya, büyüğünden beş liralık borcam mamulü hediyelere bin basardı…  Yoktu çünkü… Birkaç manifaturacının cicili bicili kumaşları düğün hediyelerinin en önemli adresleriydi… Şalvarlıklar, gömleklikler, entarilik kumaşlar dürü olarak bohçalanır gelin ve damat yakınlarına düğün sonrası el öpme esnasında takdim edilirdi… Gelelim günümüze; salon düğünleri takı merasimleri yüzünden artık eziyet haline gelmeye başladı… Poşetler dolusu baştan savma cam hediyeliklerin yığıldığı bir alan… Bütün bunları eve götürme ve evin neresine sığdırırım telaşı… Sonrasında da tek tek başka düğünlerde hediyelik olarak kullanma hesapları ise cabası… Hep aynı müzikler, hep aynı oyunlar, hep aynı pasta, pisti dolduran çocuklar, haset dolu bakışlar, alkollü guruplar, boya kütlesi makyajlar... Müziğin ritmine meydan okuyan garip figürlerle oynamaya çalışan erkekler… En sıkıcı an ise; takı merasimi anı… Şekli, usulü, amacı… Sıkıcı olsa bile düğünün tam ortasında başlayan ve saatlerce süren bu seremoni bana göre artık değişmeli… Başlı başına gerginlik… Zengin bir zümrenin düğünüyse pist boyu kuyruk… Takı için sahnedesiniz ve tüm gözler üzerinizde… Kimin ne taktığı anons edilmiyorsa sağ-sol manevralarla kimin ne taktığını takip eden haset dolu bakışlar… Anons ediliyorsa da; kaynanadan 5 burma, Kayınpederden set… Kameraman ise; kıvrak… Sağdan, soldan, alttan, üstten kimin ne taktığını görüntülemek zorunda… Zira emir öyle… Hülasası; Değişmeli bu durum… Hiç hoş değil… Birileri bir yerden başlatmalı… Şehir dışında katıldığım çoğu düğünde bu usul değiştirilmiş… Kimi düğün sahipleri uygun bir yere sandık koymuş davetliler para, altın gibi takılarını hazır bulundurulan zarfların içerisine koyup isimlerini yazıyorlar… Ne düğün bölünüyor nede kimin ne taktığı, takacağı kimsenin seyrine sunulmuyor… Samimiyet sandığa konuyor… Bence isimde yazılmaması gerekir ama geçiş süreci efendim yavaş yavaş… Kolay değil bunca yıllık bu iğrençlikten vazgeçiş… Kimse alınmasın zira bütün düğünler böyle… Belki bende böyle bir düğünün sahibi olacağım ama bu tabloyu asla değiştirmiyor… Umarım değişir… Umarım asil hale gelir… GÜNÜN SÖZÜ YAZININ ÖZÜ Sonradan görme kuldan, buluttan çıkma günden korkulur…    
Ekleme Tarihi: 13 Kasım 2021 - Cumartesi

GAYNATADAN BEŞİBİRLİK, GÖRÜMCEDEN SARI LİRA…

GAYNATADAN BEŞİBİRLİK, GÖRÜMCEDEN SARI LİRA…

Eskiler bilir… Eskidik… Dolayısı ile bizde biliriz…

Nişan günleri ya da kına gecelerinde sadece bayanların katıldığı ortamlarda takı ya da düğün hediyeleri takdim edilirdi…

Kız evinin avlusunda, köy odasında, kına gecelerinin yapıldığı belli başlı büyük hollerde toplanılır… Sesi gür bir bayan düğün hediyelerini tek tek açar… Gür bir sesle lakapları, isimleri ile birlikte hediyeleri teşhir ederdi…

“Gelinin gaynatasından gremeçe… Gaynanasından beşibirlik… Görümcesinden sarı lira… Eltisinden güccük altın… Sarıların Saliha hammadan donluk (Şalvarlık)… Doktur Hasan’ın Urkuya abadan oyalı yazma… Fılığın Nazire abadan peşkir (havlu)… Ciciman yengeden empirme… Seyreğin Hurili hammadan göyneklik… Gökçüklünün Aşana abadan pazen… Manav Hakkı’sının Hafız’ın Ümmüsün’den entarilik gumaş    …”

Hoş görünüyordu bu sunumlar… Değerliydi dört buçuk metrelik şalvarlık, göyneklik, üç metrelik pazen, entarilik kumaş…

Çam sakızı çoban armağanı benzetmesininen samimi tezahürleriydi…

Mağazaların promosyon poşetine konulan baştan savma üç liralık cam eşya, büyüğünden beş liralık borcam mamulü hediyelere bin basardı… 

Yoktu çünkü…

Birkaç manifaturacının cicili bicili kumaşları düğün hediyelerinin en önemli adresleriydi…

Şalvarlıklar, gömleklikler, entarilik kumaşlar dürü olarak bohçalanır gelin ve damat yakınlarına düğün sonrası el öpme esnasında takdim edilirdi…

Gelelim günümüze; salon düğünleri takı merasimleri yüzünden artık eziyet haline gelmeye başladı…

Poşetler dolusu baştan savma cam hediyeliklerin yığıldığı bir alan… Bütün bunları eve götürme ve evin neresine sığdırırım telaşı… Sonrasında da tek tek başka düğünlerde hediyelik olarak kullanma hesapları ise cabası…

Hep aynı müzikler, hep aynı oyunlar, hep aynı pasta, pisti dolduran çocuklar, haset dolu bakışlar, alkollü guruplar, boya kütlesi makyajlar... Müziğin ritmine meydan okuyan garip figürlerle oynamaya çalışan erkekler…

En sıkıcı an ise; takı merasimi anı… Şekli, usulü, amacı…

Sıkıcı olsa bile düğünün tam ortasında başlayan ve saatlerce süren bu seremoni bana göre artık değişmeli…

Başlı başına gerginlik…

Zengin bir zümrenin düğünüyse pist boyu kuyruk… Takı için sahnedesiniz ve tüm gözler üzerinizde… Kimin ne taktığı anons edilmiyorsa sağ-sol manevralarla kimin ne taktığını takip eden haset dolu bakışlar… Anons ediliyorsa da; kaynanadan 5 burma, Kayınpederden set…

Kameraman ise; kıvrak… Sağdan, soldan, alttan, üstten kimin ne taktığını görüntülemek zorunda… Zira emir öyle…

Hülasası;

Değişmeli bu durum… Hiç hoş değil… Birileri bir yerden başlatmalı…

Şehir dışında katıldığım çoğu düğünde bu usul değiştirilmiş… Kimi düğün sahipleri uygun bir yere sandık koymuş davetliler para, altın gibi takılarını hazır bulundurulan zarfların içerisine koyup isimlerini yazıyorlar…

Ne düğün bölünüyor nede kimin ne taktığı, takacağı kimsenin seyrine sunulmuyor… Samimiyet sandığa konuyor… Bence isimde yazılmaması gerekir ama geçiş süreci efendim yavaş yavaş… Kolay değil bunca yıllık bu iğrençlikten vazgeçiş…

Kimse alınmasın zira bütün düğünler böyle… Belki bende böyle bir düğünün sahibi olacağım ama bu tabloyu asla değiştirmiyor

Umarım değişir… Umarım asil hale gelir…

GÜNÜN SÖZÜ YAZININ ÖZÜ

Sonradan görme kuldan, buluttan çıkma günden korkulur…

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve toroslargazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.