Cenk Havası
Dünya denilen gezegen de bir zamanlar bir DEV yaşarmış, bu dev’i tüm dünya tanır bilirmiş. Bu adam dev adam ya herkes korkar, ona yaklaşmaz, onunla kavga etmemeye çalışır mış. Bu dev o kadar yaşlı ki nerde ise dünya ile yaşatmış. Dünya döndükce, zaman geçtikce bu devin bazen saçı beyazlar, bazen kırmızı olur, bazen siyah olur, bu şekil de azaları değişiklikler gösterirmiş. Tabii diğer insanlar ondaki bu değişiklikleri gördükce daha korkarlarmış.
Bu DEV hakkında o kadar çok hikaye anlatılmış ki zannedersin her taraf bu Dev’den dolu ama aslı olan sadece bir Dev miş. Her gören farklı gördüğü için binlerce yıldır farklı farklı anlatılarak onlarca destana dönüşmüş.
Diğer insanlar bu DEV korkusundan kurtulmanın çaresini aramaya başlamışlar, aslında DEV onlara hiç zarar vermiyormuş ki bu DEV çok iyi kalpli ve hiç zararı da görülmemiş, hatta aralarına alıp ezdikleri diğer insanları bile korurmuş ama onun korkusu kötülere o kadar işlemiş ki, nereye baksalar bu DEV’i görüyor, onunla yatıyor, onunla kalkıyorlamış.
Dünyanın diğer kötü insanlarına, yöneticilerine haber yollamışlar, bu DEV korkusundan ve DEV’den kurtulmak için gizlice toplanmışlar, enine boyuna, altını üstünü konuşarak bu DEV’i yok etmeye karar vermişler ama onlar da biliyorlarmış ki yok etmek mümkün değil olsun demişler en azından korkusundan kurtuluruz. Hatta şeytanla, kötü cinlerler bile anlaşmışlar.
Tüm kötüler bir araya gelip öyle bir plan yapmışlar ki DEV’i ölmekten beter eden cinsinden. Bu plancılar önce demişler DEV’in etrafında yaşayan yılan, çıyan, çakal, domuz gibi hayvanları ayarlayalım, onlardan şüphelenmez ve onları kolay ayarlarız, önce onlar zarar vermeye başlar ve her hareketinden haberdar oluruz, deyip hakikaten onları satın alıp plana dahi edip harekete geçmişler.
Yılanlar her gün çaktırmdan ısırarak zehir vermeye, çıyanlar ağzından burnunda girmeye, Çakallar gece uyutmamaya derken , DEV adam zayıflamaya, güçden düşmeye başlamış, plan kurucular bakmışlar hakketen olacak bu iş dozları artırmışlar, artırmışlar gel zaman, git zaman DEV ayağa kalkamaz olmuş ama ölmemiş, duyuyor, hissediyor, anlıyor ama hiçbir şey yapamıyormuş. Ve bu DEV’i almışlar iki dağ rasına köprü niyetine koymuşlar, tabi ele geçince de büyük çelik zincirlerle bağlamışlar, bir de kural koymuşlar DEV’in üzerinden geçen herkes hem tükürecek hem de ona hakaret edecek ve onu aşağılayacakmış.
Ölmeyecek kadar yiyecek ve su vererek onun bu halinden sonsuza dek zevk almayı da planlamışlar.
DEV adam bunları anlayınca duymamak için kulaklarını, görmemek için gözlerini, hissetmemek için kalbini kapatmış ve kendini unutmaya çalışmış.
Ve bir gün bu DEV rüyasında kendini görür, yürüyen, koşan, sapasağlam , hoplayan, zıplayan bir adamdır, rüyanın tesiri ile kendine bakmak ister ve kirpiklerini hafifce oynatır…….
İşte Türkiye’nin Afrin operasyonu da DEV’in gözlerini açmak için kirpiklerini oynatması gibi bir şey ve o DEV daha gözlerini açamadı, kalbini açamadı, kulaklarını açamadı, henüz kendine bakamadı, zincirlerini kırıp ayağa kalkamadı…
Daha bu CENK HAVASI değildir, Afrin dediğin bir kirpik oynatmadır, Esas CENK HAVASI bu DEV’in kalbi yeniden atmaya başladığı zaman vuracaktır….. ve Kutlu dağdan çıkış yeniden başlayacaktır.
İşte o zaman göreceğiz, TOP TÜFEK VURUŞMASI CÜMBÜŞ müdür, yoksa değilmidir.
Kadir Yıldız