Güya insanlar arası eşitlik ve özgürlük hakları; temel unsur Adalet kavramı ile entegre edilip yasalarla güvence altına alınacak... Bunun adı da; 'Demokrasi' olacak...
Belki daha iyi bir yönetim biçimi yok ama liberalizmin yerini kapitalizme, onunda yerini emperyalizme bıraktığı bir dünyada adalet, özgürlük ve eşitlik gibi insani kavramların kısmi faydalarının dışında bu hakların hiç bir zaman umuma şümul bir niteliği olmayacağı kanaatindeyim...
Dolayısı ile 24 Haziran seçimlerinde partilerin hiç bir vaadinin ülkesini ve milletini seven bir birey olarak beni tatmin etmeyeceği inancım kesin ve nettir...
Bu perspektiften bakınca; miting meydanlarında savrulan vaatlerin ve hazineden aldıkları yani bizim paralarımızla televizyon ekranlarından akıp giden kandırmacaların birey nezdinde hiç bir değerinin olmadığı da tecrübeyle sabit Türkiye gerçeğidir...
Daha iyisi yoksa ve demokrasi vazgeçilemez bir yönetim biçimi ise; partiler ve vaatleri de kaçınılmaz mecburiyetlerimizdir fakat; biat kültürünün ve tassubun hakim olduğu bir kabullenme ve pragmatik teslimiyet, kırık dökük işleyen demokrasiyi daha da anlamsız hale getirecektir...
Ziyanını da yine kayıtsız şartsız kalan halk çekecektir... Zaten 'Bal tutanın parmağını yaladığı' günümüz demokrasisinde parmak yalayanların ziyana ortak olmasıda düşünülemez...
İnsana inen vahyi bile, çok çeşitli uydurma din kültürlerine dönüştüren sahtekar din tüccarlarının varlığında; demokrasi pastasının büyük dilimini, kul üretimi anayasalar ve yönetim biçimlerinin imtiyazlı kesimlerinin yiyeceği aşikardır...
Bırakın merkezi hortumcuları, şu küçücük ilçede bile; faydacı, feodal, burnundan kıl aldırmayan, hasbelkader parti yönetimine girmiş elinden kör eşeğin yem yemeyeceği toplamalar var...
Peki, her alanda görülmesi mümkün faydacı, tassup ehillerinin hakimiyetinin sona ermesi ve koyun misali güdülmememiz için ne yapılmalı?
Bunun için öncelikle herkes bir fert, bir kişi olmaktan ziyade bir birey olduğunun idraki içinde olmalıdır...
Değeri olan bir birey olmak için de; üstüne vazife olmayan şeylerden uzak olup iştigal ettiği alan ve işinde başarılı olmalı ve nitelikli bir birey olduğunu göstermelidir...
Dimağımda ki şehir hafızası, dünün gücü, bugün ise; sokakların yalnızları olan yüzlerce liyakatsız, rüzgara göre yön tayin etmiş yada dönemin imtiyazlarından faydalanmış çıkarcı, badesizler ve yürüyen nesnelerle dolu...
Hülasası;
İnsan ve insanlığa dair dejenerasyonun bilinçli tüketicilerinin şaşalı ahvalleri, hiç birimizin nefsine tatlı gelmesin...
Fıtratımız gereği doğuştan sahip olduğumuz ahlak, huy, karakter ve tabiatımızı dünyevi çıkarlar uğruna kaybetmemeli ve yaratıcımızın bütün varlıkları kendi varlığı ve birliğini tanıyabilme gücü ve yeteneği ile yarattığını aklımızdan çıkarmamalıyız...
Herkes fert ve kişidir fakat herkes bir birey olabilmenin gayreti içinde olmalıdır... Bir başkasının kötülüğü kendi kötülüğümüzü meşru hale getiremeyeceğine göre; fıtratımıza halel getirecek bencilliklerden, özentilerden uzak olmak en insani tavırdır...
GÜNÜN SÖZÜ, YAZININ ÖZÜ;
'İnsandan azizim herşey insandan... Allah'tan değil... Yak mı dedi Allah, yık mı dedi? Söv mü dedi, döv mü dedi? Vur, öldür mü dedi?
İnsandan azizim herşey insandan...'