“Entarileri re nkli, endazeleri atmış beş santimetrenin altında ne babayiğitler gördüm elime kaleme alıp masama milimetrik mizanpaj kağıtlarını koyduğumdan bu yana…
Sahneler hep onlarındı…
Balonu bir üfürüyorlar ki “bummmmm” sesini duyduğumuz an “organize olalım beyler” diyen ciyak bir sesin ardından “Ben seni öptüm bir öğlen ahrete kadar söylen nakaratını ne de okudular pişkinlikle…
Yıllardır yırtılan hep deli Bekir’in donu…
Her sokakta onlar, bağlamada onlar, yağmalama da onlar, pasta da, börekte onlar… Hala onlar, hala onlar…
Vay anasına be Seydişehirliler...
Kalem mürekkebi ile, mizanpaj kağıtları bütün kareleri, makineler deklanşörü ile biat etti bilgisayarlara… Eline diken batmazlar, ana rahmine kadir gecesi düşmüş doğumu da kadir gecesinde olanlar ise; hala sahnelerde…
Biri o mecranın, diğeri bu mecranın merkezinde…
Kimi o partinin kimi bu partinin dün başında bugün eşiğinde…
Kimi şişkinliğine çare sodanın, kimi modanın peşinde…
Kimi atmış, kimi yetmiş ama hala işleri bitmemiş…
Dün dokuz sütunda sürmanşet…
Bugün deklanşör sesine hasret…
Kepçe ellerinde, kazan diplerinde…
Arzın merkezinde çamurcu soytarılar hep…
Onlardan değilsen, onların olmazsan baltalar bellerinde…
Gençler hala melcemez dillerinde…
Vay anasına be Seydişehirliler…
Ömür geçti gitti onlar vazgeçmedi hırslarından…
Herkes bilir, herkes görür, herkes yerer…
Herkes söver ama herkes sever hep…
Ne bitmez imtiyaz, ne bitmez ulufe varmış bu ülke de…
Ne yaşlanmaz, ne uslanmaz yalakalar varmış bu memlekette…”
Hülasası;
11 yıl önce yazmışım bu makaleyi… Değişen hiçbir şey yok…
Nicelik çok… Nitelik yok…
Saygı yok… Sevgi yok…
Vicdan yok… Vefa yok…
Ağlayanı yok sızlayanı çok…
Tadı yok tuzu yok insanın…
Bende inanç kalmadı umut firar da artık…
Halbuki “Zaman insanları değil armutları olgunlaştırır…” dedi Üstat Necip Fazıl dinlemedik…
Ve yana döne ömür bitti…
GÜNÜN SÖZÜ YAZININ ÖZÜ
“YaIakaIıktan hiç haz etmem… Çünkü bilirim ki ağzında baI oIanın kuyruğunda iğnesi vardır…”