Yazı başlığı bevliyelik bir konu çağrışımı verse de değil... Sorun sorunsal da değil... Çözümü olan bir sorun...
İlk paragrafta oluşan paradoks aslında malum toplum profilinin izahı niteliğinde... Çiş ve sorunsal sözcüklerini bir araya getiren de toplumsal çelişkiler sarmalının iki sözcükle izahı gibi...
İstanbul'un muhafazakar semti Fatih'te Güllüoğlu markasının insani yanı bitmiş müdürünün 'çiş,' gerçeğini sorunsal bir hale dönüştürmesi ve kaos teorisini de mesele ile ilintili hale getirdi...
Yoğun bir günün yorgun bir anı bütün kaslar inkıta da... İstanbul Dönercisinde sebzeli dönerin ardından bir dükkan sonrası Gülüoğlunda baklavaydı hedef...
Ama önce çiş...
Kimbilir belki de bevliyelik bir sorun fakat o an tam manası ile ilikerime kadar ihtiyaç...
An itibari ile Çengelköy sahiline teğet geçen devasa vapurdan ayak uçlarımıza kadar büyüyerek gelen dalgaların okyanusa etkisi var mıdır? Sorusunun cevabını aramak ne kadar gereksizse; Fatih Gülüoğlu baklavalarının dallama müdürünün çiş sorununu sorunsala çevirişini de konuşmak o kadar önemli ve elzem...
Zira don dolak battı batmak üzere... Geriye dönüşü sağlamak için kimsenin görmediği sadece sizin yaşadığınız zarif, sanatsal bir sürü bedensel figürle zaman kazanma ve batışı engelleme mücadelesi...
Dallama müdürün gözü başka, eli başka yerde... 'ben anlamaz merkez anlar' hal dili, gönül yoksunu pürmelal ahvali ve eşşek arısı sokasıca dili ile tuvaletimiz kapalı, kapalı dedim anlamıyo musun? İnsafsızlığı...
"Kardeşim buna ihtiyacım var... Donu dolağı batırmayalım..." Yalvarışı ama Nuh der Nebi demez dallama... Yazık Gülüoğlu'na...
Neyseki bir kaç dükkan ileride bir insan evladının çaresizliğime derman sözleri "hemen sağ tarafta kardeşim"
Evrimden nasiplenmemis evrilmiş, Fatih klasiği güzel bir adam... Teşekkür ederim sana... Minnettarım...
Tevafukya arkadaşım yemek sonrası tatlı için oraya oturmuş... Hemde bana WC kapalı denen marka mekanda hem çişini hem ahbeseynini yapmış üzerine tatlı yiyormuş...
Gülüoğlu'na geçtim Çiş sorununu halletmiş ferahlamış bir halde... Girdim oturdum anlattım... Benden önce öfke peydah oldu arkadaşımda... Ağzından çıkanı ben bile duymak istemedim... "Ahlaksızlık bu yaptığınız... Terbiyesizlik..."
Elleri titreyen dallamanın savunmasına bakın "Ben burda sadece hamilelerin çiş yapmasına müsaade ederim...", Koptum "ne yani çiş yapabilmek için çocuk mu doğuralim..."
Faruk Güllüoğlu baklavalarına son girişimizdi... Çiş, evrim görmüş bir dallama ve evrilmiş bir insan evladı...
Fatih, İstanbul ve insanlığın geldiği nokta, evrim evrilme, çözümü bir parça insanlık olan sorunu sorunsal sarmala çeviren insan kisveli Darwin teorisinin kobayı bir dallama...
Hülasası:
Çiş mecburiyeti hacet yolında sizi, bilim, fikir teori ve çıkmazın eşiğindeki insanı, insanlığın geldiği son noktayla buluşturuyor..
Her şey kaos teorisini doğrular gibi...zira her yerde var bu dallamalardan...
Çengelköy sahiline vuran dalgaların okyanusu etkiler mi sorusunun cevabı aslında bu...
Fatih'teki dallamadan etkilenen ve ülkenin her bucağında çoğalan dallamalar var...
Rabbim hepimize Hidayet versin...
Dallmalara da ıslah...
GÜNÜN SÖZÜ YAZININ ÖZÜ
Aslında kötülükten medet umduğunda yolun sonun kötülüğe çıkacağından bihaber insan... Sonsuz bir iyiliğe ulaşmak elbette mümkün değil ama böyle giderse öyle bir gün gelecek ki; kirlenmiş ellerle yürekleri temizlemek asla mümkün olmayacak... İyilik garip, kötülük hakim olacak...