Seydişehir’de yaşayan kime sorarsanız sorun çözüm bekleyen kronikleşmiş sorunlarını bilir.
Özellikle sağlıkla ilgili sorunlarımızı 5 yaşındaki çocuklar bile bilir.
Çünkü Seydişehir Devlet Hastanesinin yetersizliğinden dolayı annesi az önce onu ya Bozkır Devlet hastanesine götürdü.
Ya da babası Beyşehir Devlet hastanesinden getirdi.
Hızlı tren ve yükleme istasyonu tam bir muamma…
Bu konu da olumlu olumsuz somut bilgi verecek bir tek kişi ya da kurum yok.
Bu proje halüsinasyon görmüşüm gibi geliyor bana…
Dolayısı ile bu kez sorunları tek tek dile getirip ayrıntılarında boğulmak istemiyorum.
Akıbetlerinden yola çıkıp neden böyle oluyor. Seydişehir’in neden her şeyi yarım ve neden bir yere taş atanıyoruz?
Kısaca onu konuşalım…
Gazeteci ve köşe yazarları aynı mesele hakkında mükerrer nitelikte haber ve yorum yapar ama hep neden askıda kalır.
Neden hep konuşuruz, neden eylemde yoğuz?
Seçimler yaklaştıkça birileri milletvekilimiz yok onun için diyerek manihülyalarına koyun arıyorlar.
Son günlerde bu pragmatik ucube yoklama reçetesi sunuluyor topluma…
Yani tekrarlanan samimiyetsiz kendini kurtarma senaryoları.
Şayet samimilerse 2009 yılından bu yana kesmediğim ak düşmüş sakallarımı kökünden keserim.
Bu kafayla sizi milletvekili adayı yaparlarsa da bıyıklarımı ustura ile aldırırım.
İnsan bir düşünür Seydişehir’de iktidar partisinin bugünkü halini…
Bunları parti saiki ile yazmıyorum. Yazan namerttir.
Onun için yazımı Adam gibi okuyun.
Adam gibi anlayın. İçinden zan ve suizan çıkartarak sokak dedikodusu haline getirmeyin.
Halinizin pürmelali hastane, tünel, hızlı tren gibi şehrin sağlığı ve geleceğinin olmazsa olmazlarının akıbetinden okumak mümkün.
Milletvekilimiz yok da, ondandır bütün yarım işler diyenler.
Namertsiniz doğruyu söylemezseniz. Hakikaten bundan mı yoksa içinizdeki havai ukdeyi gerçekleştirmek mi?
Hakikaten ne kadarınız samimi sizin?
Hangi sahtekarlığınızın esirisiniz?
Üç dönem millet vekilliği yapmış Harun Tüfekçi’yi yok sayıp randevu almakta bile güçlük çektiğiniz Ankara’da hangi işimizi çözebilirsiniz?
Allah aşkına Harun Tüfekçiyi ne kadar ne kadar rahatsız ettiniz.
Yaklaşık 40 yıldır memleketimin kronikleşmiş meselelerine kötü polis olmayı göze akarak parmak basmaya çalışan birisi olarak diyorum ki!
Emin olun üzülüyorum.
Memleketimin meselelerinin çözümünde samimi değilsiniz?
Bana kimse martaval okuyamaz, çünkü şehir hafızam ve muhakeme kabiliyetimle muhalefeti ya da iktidarı ile sizi okuyabilen bir hazine kazandırdı bana.
Leb deyin isterseniz leblebiyi okurum…
Evet yine kötü polisi oynuyorum farkındayım ama bu döklü ciğer ve bu döklü kalp her şeye rağmen doğruları yaz diyor.
Eve yarım kalan be varsa yarım adamlarım yüzünden.
Seydişehir’in geleceğine dair zerre miktarında hayvahları olacağına inanmıyorum.
Tünele giriyorum dostlar ararsanız telefon çekmeyebilir…
Gönül koymayın emi…