Seçilmişlere Yönelik Yaftalamalara Karşı Duruşumuz Net
Aktif olarak gazetecilik yaptığım dönemlerde, birlikte çalıştığımız belediye başkanlarına yönelik yargısız infazlara ve kasıtlı yaftalamalara karşı her zaman adaletli bir duruş sergiledim. Bu kişilerin hatasız olduklarını elbette iddia etmiyorum. Ufak tefek hataları olabilir; insanız, hata yapılabiliriz. Ancak bunca yıl boyunca, yüz kızartıcı ve büyük bir yolsuzluğa şahit olmadım. Allah da göstermesin. Eğer bir gün böyle bir durum yaşanırsa, en başta biz gazetecilerin bunu ortaya koyması gerekir. Belgeli ve net bir yolsuzluk varsa, ilk yazması gereken biziz zaten. Bu mesleğin namusu bunu gerektirir.
Karakter olarak da her zaman dış müdahalelere karşı ülkemin ve milletimin yanında oldum. Ülkemiz üzerinde emperyalist baskılar kurulduğunda, yurtdışından gelen saldırılarda, Cumhurbaşkanı veya Başbakan kim olursa olsun o makamın arkasında dururum. Aynı tavrı yerel düzeyde de gösteririm. Seçilmiş bir belediye başkanına veya devlet kurumlarında görev yapan idarecilere karşı dışarıdan yöneltilen saldırı ve itibarsızlaştırma girişimlerine karşı da aynı şekilde dik dururum.
Geçmişte de benzer durumlarla karşılaştık. Abdülkadir Bey’in belediye başkanlığı döneminde bazı açılışlara çağrılmaması gibi dışlayıcı tutumlara karşı tavrımız netti. Yine İbrahim Halıcı’nın imam hatip okulundaki konuşmasının Ak Parti’nin kapatma davasına gerekçe yapılmasına sessiz kalmadık. Mehmet Tutal döneminde ise FETÖ ile ilgisi olmadığı halde, sırf siyasi hesaplarla “FETÖ’cü” diye yaftalanmasına karşı çıktım. Şimdi de aynı kararlılıkla seçilmiş yeni belediye başkanımızın da yanında olurum. Bu bir kişisel bağlılık değil; seçilmiş olana duyduğum demokrasi saygısının sonucudur.
Peki, durduk yere bunları neden yazıyorum?
Yaklaşık 15-20 gün önce bir milletvekilinin, madenleriyle meşhur bir ilçedeki belediyede usulsüzlükler olduğu yönünde sosyal medyada yaptığı paylaşım dikkatimizi çekti.
Neyse ki, söz konusu belediye bu polemiğe girmedi, sakinliğini korudu ve Konya’da yayın yapan bir gazeteye yaptığı açıklamayla konu büyümeden kapandı. Ancak bu süreçte biz de Seydişehirliler olarak tedirgin olduk. “Acaba doğru mu?” diye tereddüte düştük. Açıkası şuanda iddia olarak kalan bu durum bizleri derinden üzmeye yetti.
Yazının başında da belirttiğim gibi, eğer ortada gerçekten haksız bir durum varsa, onu kamuoyuna sunmak bizim asli görevimizdir. Ancak dayanağı olmayan iddialarls, seçilmiş insanların lekelenmesine de asla göz yummayız. Adalet duygusunu yitirdiğimizde, bu mesleğin hiçbir anlamı kalmaz.
Ekleme
Tarihi: 16 April 2025 - Wednesday
Seçilmişlere Yönelik Yaftalamalara Karşı Duruşumuz Net
Aktif olarak gazetecilik yaptığım dönemlerde, birlikte çalıştığımız belediye başkanlarına yönelik yargısız infazlara ve kasıtlı yaftalamalara karşı her zaman adaletli bir duruş sergiledim. Bu kişilerin hatasız olduklarını elbette iddia etmiyorum. Ufak tefek hataları olabilir; insanız, hata yapılabiliriz. Ancak bunca yıl boyunca, yüz kızartıcı ve büyük bir yolsuzluğa şahit olmadım. Allah da göstermesin. Eğer bir gün böyle bir durum yaşanırsa, en başta biz gazetecilerin bunu ortaya koyması gerekir. Belgeli ve net bir yolsuzluk varsa, ilk yazması gereken biziz zaten. Bu mesleğin namusu bunu gerektirir.
Karakter olarak da her zaman dış müdahalelere karşı ülkemin ve milletimin yanında oldum. Ülkemiz üzerinde emperyalist baskılar kurulduğunda, yurtdışından gelen saldırılarda, Cumhurbaşkanı veya Başbakan kim olursa olsun o makamın arkasında dururum. Aynı tavrı yerel düzeyde de gösteririm. Seçilmiş bir belediye başkanına veya devlet kurumlarında görev yapan idarecilere karşı dışarıdan yöneltilen saldırı ve itibarsızlaştırma girişimlerine karşı da aynı şekilde dik dururum.
Geçmişte de benzer durumlarla karşılaştık. Abdülkadir Bey’in belediye başkanlığı döneminde bazı açılışlara çağrılmaması gibi dışlayıcı tutumlara karşı tavrımız netti. Yine İbrahim Halıcı’nın imam hatip okulundaki konuşmasının Ak Parti’nin kapatma davasına gerekçe yapılmasına sessiz kalmadık. Mehmet Tutal döneminde ise FETÖ ile ilgisi olmadığı halde, sırf siyasi hesaplarla “FETÖ’cü” diye yaftalanmasına karşı çıktım. Şimdi de aynı kararlılıkla seçilmiş yeni belediye başkanımızın da yanında olurum. Bu bir kişisel bağlılık değil; seçilmiş olana duyduğum demokrasi saygısının sonucudur.
Peki, durduk yere bunları neden yazıyorum?
Yaklaşık 15-20 gün önce bir milletvekilinin, madenleriyle meşhur bir ilçedeki belediyede usulsüzlükler olduğu yönünde sosyal medyada yaptığı paylaşım dikkatimizi çekti.
Neyse ki, söz konusu belediye bu polemiğe girmedi, sakinliğini korudu ve Konya’da yayın yapan bir gazeteye yaptığı açıklamayla konu büyümeden kapandı. Ancak bu süreçte biz de Seydişehirliler olarak tedirgin olduk. “Acaba doğru mu?” diye tereddüte düştük. Açıkası şuanda iddia olarak kalan bu durum bizleri derinden üzmeye yetti.
Yazının başında da belirttiğim gibi, eğer ortada gerçekten haksız bir durum varsa, onu kamuoyuna sunmak bizim asli görevimizdir. Ancak dayanağı olmayan iddialarls, seçilmiş insanların lekelenmesine de asla göz yummayız. Adalet duygusunu yitirdiğimizde, bu mesleğin hiçbir anlamı kalmaz.
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.