Başlarken
Seydişehir Toroslar Gazetesi’nde bundan böyle haftalık yazılarıma başlarken umut ediyorum ki memlektimize çok az olsa bile katkımız olursa dünyanın en mutlu insanlarından biri olacağım. Seydişehir dışında yaşayan biri olarak bazen uzaktan bakıp değerlendirceğiz, bazen şehrin içinden bakıp eksiklikleri yapıcı olarak kamuoyunu paylaşarak faydalı olmaya gayret edeceğiz.Yazı ile de olsa ‘’ Halka hizmet, Hakka hizmet ‘’ dir, inancı ve prensibi düsturumuz olacak. Çünkü biz Hak Yolun da olanlardan olmayı ümit edenlerdiniz.
İlk yazımıza bu vesile ile başlamış olalım,
Bir gurup arkadaş ile sohbet ederken Seydişehir’li ev hanımlarının bir isteklerinden ve temennilerinden bahsettiler. İlk duyduğum zaman hem ilginç geldi, hem de garip buldum ama daha sonra sohbet uzayıp derin analizler yapılıp bir de felsefik boyut katılınca daha ilginç hale geldi.
Ev hanımlarının istekleri şuydu ; Apartman dairelerine taşınınca artık mayalı ekmek, bazlama, yufka veya börekleri odun ateşinde yapacak yer bulamıyoruz, ateş yakacak kapalı mekanlar yok, çatılarda da yapılmıyor acaba nasıl çözülür, ne yapılabilir diye fikir üretmeye çalışıyorlarmış.
Hatta ev hanımları çözüm bile üreterek merkeze yakın 7-8 odalı , ayrı ocakları bulunan , tarihi bir mimari ile yapılsa, kim kullanacaksa günlük kiraya verilse, merkeze yapılırsa kontrol de kolay olurmuş ve özel günlerde burada yemekler,tatlılar ikram edilerek , geleneksel hale getirilerek , özel bir durum oluşturulurmuş…
Bizim insanımız ihtiyacı bilir ve buna çözüm de üretir. Baksanıza ev hanımlarımız nasıl yapılacağına kadar düşünüp ince ince elemişler , ortaya model bile çıkarmışlar.
Ev hanımlarımız bu usulün Osmanlı Dönemin’de uygulandığını hala bazı şehirler de bu tür yapıların olduğunu ve devam ettiğini bilmiyorlar.
Konu çok basit gibi görünse de aslında önemli bir konu çünkü ekmek yapmak bir gelenek ve yavaş yavaş kayboluyor , sebebi ise ekmek yapılacak yerin bulunamaması. Nasıl bir sebep sonuç ilişkisi çıkıyor gördüğünüz gibi.
Modern bir dünya kurmak istiyorsunuz, apartmanlar dikiyorsunuz, hatta apartman yaşamını bir sınıf atlama gibi sunuyorsunuz fakat gelinen nokta da nasıl ilginç bir sonuca götürüyor, aslında bu olay kendiliğinden sosyolojik bir anlam kazanmış oluyor.
Halbuki ne var bunda kardeşim, ekmek yapsan ne olur, yapmasan ne olur diye düşünebilirsiniz ama felsefik tarafı burada çıkıyor ; hamur yoğuracaksın, bekleyeceksin, kıvamını tutturacaksın, ocağa odunları atıp üzerine sacı koyacaksın, sonra hamuru getirip belli ölçüde beze yapacaksın, senit üzerinde oklavanızla belli bir ahenk ile delmeden incelteceksiniz, SACIN üzerine atıp yakmadan pişirip (çevircek unutmuyoruz), ekmeği hazır hale getireceksiniz. Tıpkı bir insan yetiştirmek gibi, özenmezsen, bilmezsen, ruhundan bir şey katmazsan nasıl bir sonuç çıkar siz düşünün..
Evde bu şekilde ekmek yapımı binlerce yıllık bir kültür ve kültür devam ettirilmeli çünkü bu kültür kolay oluşmuyor ve çok eskilere dayanıyor. Toplumları özel kılan sahip oldukları bu özel kültür yapılarıdır.
Kendi öz kültürümüze sahip çıktığımız müddetçe biz benliğimizi koruyabiliyoruz ve geliştirebiliyoruz, kültür aynı zaman da toplum davarınışının özünü oluşturuyor, basit bile olsa bu değerleri kaybetmemek gerekir.
Benim de bir katkım olsun isterim ; bu yapının adı ‘’ EKMEKHANE’’ olabilir.
‘’GEÇMİŞİNİ BİLMEYEN, GELECEĞE YÖN VEREMEZ’’
Kadir YILDIZ