Muhammed Kemal ERDEM
Köşe Yazarı
Muhammed Kemal ERDEM
 

TURGUTOĞULLARI TOYGA VE ALAŞ ŞENLİĞİ

Merhabalar değerli tarih dostları. Bir önceki yazımı 10 Eylül’de Akşehir’de düzenlenecek olan 7. Turgutoğulları Toyga ve Alaş Şenliğine, katılacağımı bildirerek bitirmiştim. Dilerseniz öncelikle buralara nasıl geldiğimizi anımsayalım. Seydişehir denildiği zaman akla ilk olarak şehrimizin kurucusu Seyyid Harun Veli Hazretleri ve şehri kurarken inşa ettiği Seyyid Harun Veli Camii gelir.  Seydişehir’in bu en önemli camii avlusunda üç adet türbe bulunur. Seyyid Harun Veli Hazretlerinin bulunduğu türbesi ve kızı Halife Sultan’in türbesi. Birde bu iki türbeden hem mimari özellikleri ile hem de içerde bulunan sandukaları ile ayrılan bir türbe daha vardır; Turgutoğlu Rüstem Bey Türbesi. Hikâyemiz de tam olarak burada başladı. Zira yaklaşık altı asırdır burada bulunan bu türbe hakkında bugüne kadar hiçbir Seydişehirli kapsamlı bir çalışma yapmamıştı. Dolayısıyla türbenin,  yakın zamana kadar,  Seyyid Harun Veli ailesine ait olduğu zannediliyordu Ben tarihe gönül veren Seydişehirli olarak bu türbede yatan Turgutoğlu Rüstem Bey ve ailesinin yıllardır sessiz kalan hikâyesini Seydişehir’e anlatmak için yola çıkmıştım. Sesim Turgut’tan da duyulmuş. Geçmişte Turgutoğulları’nın yani Turguteli’nin merkezi olan Turgut, bugün Yunak ilçesine bağlı bir mahalle statüsünde. Turgut ve çevresinde bulunan 8 köyün birleşerek oluşturduğu Turgutoğulları ve Çevre Köyler Derneği Turgutoğulları’nin adını yeniden hatırlatmak için çaba sarf ediyor, çeşitli etkinlikler düzenliyorlar.  Yılda bir kez, tüm Turgutoğulları’nın katılımı ile yaptıkları Toyga ve Alaş Şenliği’de bunlardan birisi. Turgutoğulları ile ilgili yazılarım ilk yayımlandığı zaman beni arayarak tebrik ve teşekkür eden, değerli dernek başkanı Sayın Erol Yayla hocam, beni de şenliğe davet ederek şenlikte dağıtılacak olan Turgutoğulları ile ilgili tanıtım yazısını da bendenizin kaleme almasını rica ettiler. Bende büyük bir memnuniyetle kabul ettim Akşehir Antik Tiyatro’da düzenlenen şölen,  Konya Milletvekili Orhan Erdem,  Danıştay Üyesi Musa Heybet ve daha isimlerini sayamadığım birçok üst düzey bürokratın yanı sıra halkın yoğun ilgisi gerçekleştirildi. İlk olarak Mehteran bölüğünün eşliğinde, misafirlere Türklerin geleneksel şölen yemeği Toyga ve Alâş ikram edildi.  İkram sonrası, açılış konuşmaları ve çeşitli etkinliklerle devam eden şenlik, şenliğe destekte bulunanlara plaket takdimi ve Osman Öztunç’un verdiği konser ile son buldu. Burada, sizlerinde çokça merak ettiği,  Toyga ve Alâş için ayrı bir parantez açmak istiyorum. Bilindiği üzere “Toy”; İslamiyet öncesi Türk topluluklarında devlet meclisi ve sonrasında düzenlenen ziyafetler, şölen merasimleri için kullanılan isimdir. Yarma ve yoğurt ile yapılan Toyga’ da bu şölenlerde dağıtılan aş anlamına gelmektedir. Alaş ise,  Toyga’nin ardindan yenilen ise aşureye benzer bir tatlı çeşidi.  Bu şenlik vasıtası unutulmaya yüz tutmuş bu lezzetlerimizi yeniden anımsamış olduk. Anımsamak demişken,  Toyga bana eskiden köyümüz Kesecik’ te bayram sabahlarında içtiğimiz süt ve pirinç veya buğday ile yapılan bir çorbayı hatırlattı. Toyga gibi yine beyaz renkli olan bu çorbayı sadece bayram sabahlarında içerdik. O zamanlar sorduğum kimsede bu çorbanın neden özellikle bayram sabahlarında içildiğinin cevabını veremezdi, sadece gelenek olduğunu bilirdik. Hatta biz yeni nesiller pek içmek istemezdik de, rahmetli babaannem yine de her bayram sabahı yapardı o çorbayı. İşte şenlikte ikram edilen Toyga’yı içerken o günleri anımsadım.  Anladım ki, Toyga kıl çadırlardan evlerimize birkaç küçük değişiklik ile yine bir şölen olan bayram yemeği olarak girmişti.  (Yaptığım araştırmalarda bu sütlü çorbanın yalnızca Seydişehir civarında değil, Balkan Türkleri arasında da bir şölen yemeği olarak tüketildiğini öğrendim. Atalarımız gittikleri her yere Toyga kültürünü taşımışlar)  Şenliğe Akşehir, Yunak, Tuzlukçu, Çeltik Belediyelerinin yanı sıra, bir zamanlar Konya’dan Karadeniz’e göç etmiş olan Turgutoğulları’nin Rize kolunun da katılması ile daha da güzel geçti. Gönül istiyor ki şenlikte boy gösteren tüm bu ilçeler içinde Seydişehir’de yer alsın. Zira Seydişehir’in tarihine baktığınız zaman Turgutoğulları’ni görüyorsunuz.  Eminim, Şehrimizin banisi Seyyid Harun Veli türbesinin avlusunda yatan Turgutoğlu Rüstem Bey ve ailesinin ruhları da şad olmuş olur.   Değerli okurlar; Artan iş yoğunluğum sebebi ile, malaesef,  bundan böyle yazılarım ayda bir sizlerle buluşacak.   Yeniden görüşmek dileğiyle… Muhammed Kemal Erdem İnstagram / fbook / Twitter: @eski_seydişehir  & @eski_konya  
Ekleme Tarihi: 26 Eylül 2023 - Salı

TURGUTOĞULLARI TOYGA VE ALAŞ ŞENLİĞİ

Merhabalar değerli tarih dostları.

Bir önceki yazımı 10 Eylül’de Akşehir’de düzenlenecek olan 7. Turgutoğulları Toyga ve Alaş Şenliğine, katılacağımı bildirerek bitirmiştim.

Dilerseniz öncelikle buralara nasıl geldiğimizi anımsayalım.

Seydişehir denildiği zaman akla ilk olarak şehrimizin kurucusu Seyyid Harun Veli Hazretleri ve şehri kurarken inşa ettiği Seyyid Harun Veli Camii gelir.  Seydişehir’in bu en önemli camii avlusunda üç adet türbe bulunur. Seyyid Harun Veli Hazretlerinin bulunduğu türbesi ve kızı Halife Sultan’in türbesi. Birde bu iki türbeden hem mimari özellikleri ile hem de içerde bulunan sandukaları ile ayrılan bir türbe daha vardır; Turgutoğlu Rüstem Bey Türbesi.

Hikâyemiz de tam olarak burada başladı. Zira yaklaşık altı asırdır burada bulunan bu türbe hakkında bugüne kadar hiçbir Seydişehirli kapsamlı bir çalışma yapmamıştı. Dolayısıyla türbenin,  yakın zamana kadar,  Seyyid Harun Veli ailesine ait olduğu zannediliyordu

Ben tarihe gönül veren Seydişehirli olarak bu türbede yatan Turgutoğlu Rüstem Bey ve ailesinin yıllardır sessiz kalan hikâyesini Seydişehir’e anlatmak için yola çıkmıştım.

Sesim Turgut’tan da duyulmuş.

Geçmişte Turgutoğulları’nın yani Turguteli’nin merkezi olan Turgut, bugün Yunak ilçesine bağlı bir mahalle statüsünde. Turgut ve çevresinde bulunan 8 köyün birleşerek oluşturduğu Turgutoğulları ve Çevre Köyler Derneği Turgutoğulları’nin adını yeniden hatırlatmak için çaba sarf ediyor, çeşitli etkinlikler düzenliyorlar.  Yılda bir kez, tüm Turgutoğulları’nın katılımı ile yaptıkları Toyga ve Alaş Şenliği’de bunlardan birisi.

Turgutoğulları ile ilgili yazılarım ilk yayımlandığı zaman beni arayarak tebrik ve teşekkür eden, değerli dernek başkanı Sayın Erol Yayla hocam, beni de şenliğe davet ederek şenlikte dağıtılacak olan Turgutoğulları ile ilgili tanıtım yazısını da bendenizin kaleme almasını rica ettiler. Bende büyük bir memnuniyetle kabul ettim

Akşehir Antik Tiyatro’da düzenlenen şölen,  Konya Milletvekili Orhan Erdem,  Danıştay Üyesi Musa Heybet ve daha isimlerini sayamadığım birçok üst düzey bürokratın yanı sıra halkın yoğun ilgisi gerçekleştirildi.

İlk olarak Mehteran bölüğünün eşliğinde, misafirlere Türklerin geleneksel şölen yemeği Toyga ve Alâş ikram edildi.  İkram sonrası, açılış konuşmaları ve çeşitli etkinliklerle devam eden şenlik, şenliğe destekte bulunanlara plaket takdimi ve Osman Öztunç’un verdiği konser ile son buldu.

Burada, sizlerinde çokça merak ettiği,  Toyga ve Alâş için ayrı bir parantez açmak istiyorum.

Bilindiği üzere “Toy”; İslamiyet öncesi Türk topluluklarında devlet meclisi ve sonrasında düzenlenen ziyafetler, şölen merasimleri için kullanılan isimdir. Yarma ve yoğurt ile yapılan Toyga’ da bu şölenlerde dağıtılan aş anlamına gelmektedir. Alaş ise,  Toyga’nin ardindan yenilen ise aşureye benzer bir tatlı çeşidi.  Bu şenlik vasıtası unutulmaya yüz tutmuş bu lezzetlerimizi yeniden anımsamış olduk.

Anımsamak demişken,  Toyga bana eskiden köyümüz Kesecik’ te bayram sabahlarında içtiğimiz süt ve pirinç veya buğday ile yapılan bir çorbayı hatırlattı. Toyga gibi yine beyaz renkli olan bu çorbayı sadece bayram sabahlarında içerdik. O zamanlar sorduğum kimsede bu çorbanın neden özellikle bayram sabahlarında içildiğinin cevabını veremezdi, sadece gelenek olduğunu bilirdik. Hatta biz yeni nesiller pek içmek istemezdik de, rahmetli babaannem yine de her bayram sabahı yapardı o çorbayı. İşte şenlikte ikram edilen Toyga’yı içerken o günleri anımsadım.  Anladım ki, Toyga kıl çadırlardan evlerimize birkaç küçük değişiklik ile yine bir şölen olan bayram yemeği olarak girmişti.  (Yaptığım araştırmalarda bu sütlü çorbanın yalnızca Seydişehir civarında değil, Balkan Türkleri arasında da bir şölen yemeği olarak tüketildiğini öğrendim. Atalarımız gittikleri her yere Toyga kültürünü taşımışlar)

 Şenliğe Akşehir, Yunak, Tuzlukçu, Çeltik Belediyelerinin yanı sıra, bir zamanlar Konya’dan Karadeniz’e göç etmiş olan Turgutoğulları’nin Rize kolunun da katılması ile daha da güzel geçti. Gönül istiyor ki şenlikte boy gösteren tüm bu ilçeler içinde Seydişehir’de yer alsın. Zira Seydişehir’in tarihine baktığınız zaman Turgutoğulları’ni görüyorsunuz.  Eminim, Şehrimizin banisi Seyyid Harun Veli türbesinin avlusunda yatan Turgutoğlu Rüstem Bey ve ailesinin ruhları da şad olmuş olur.

 

Değerli okurlar;

Artan iş yoğunluğum sebebi ile, malaesef,  bundan böyle yazılarım ayda bir sizlerle buluşacak.

 

Yeniden görüşmek dileğiyle…

Muhammed Kemal Erdem

İnstagram / fbook / Twitter: @eski_seydişehir  & @eski_konya

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve toroslargazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.