Miladi 10. Asrın son çeyreğinde takriben 974-975 yılında dünyaya gelen Maverdi’nin asıl ismi Ali’dir. Lakabını gül suyu ticareti yapan babasından almaktadır. Ma: Su, Verd: Gül anlamlarına gelmektedir. Basra’da doğmuştur. Dönemin medreselerinde İslami ilimler alanında eğitim almıştır. Şafii fakihlerindendir. Kadılık yaptı. Bu dönemde en üstün kadı anlamında akda’l kudat unvanı verildi. Büyük Selçuklu devletine Tuğrul Bey zamanında elçi olarak görevlendirildi. İslamı anlayışa uymayan noktalarda karşısındaki halife dahi olsa gerekli tepkiyi vermesi ile şöhret bulan bir âlimdir. En önemli eseri Ahkam’us Sultaniyedir. Yazımızın geri kalanı bu eser hakkında olacaktır.
Eser Abbasi halifesi isteği üzerine yazılmıştır. Eserin en önemli niteliği İktidarın fıkhını oluşturmayı amaçlamasıdır. Fakih olan Maverdi, siyasetin İslami ölçülere göre nasıl icra edileceğini tarif etmiş ve hükümdara öğütler vermiştir. Eserin yazıldığı dönem İslam dünyasında hilafet krizinin olduğu bir dönemdir. Fatımilerin, Endülüs Emevilerinin ve Abbasilerin iktidar için mücadele verdikleri bir dönemdir. Aynı dönemde Selçuklular İslam dünyasında görünmeye başlamışlardır. Selçukluların, Abbasi devletine kol kanat gerdikleri hatta siyasi iktidarı halifeden almaya çalıştıkları dönemdir. Eserin yazılmasında bu şartlar etkili olmuştur.
Maverdi, yöneticinin masum ve Allah’ın yeryüzündeki gölgesi olduğu inançlarına kısaca Şii, Emevi halifelik görüşlerine karşı çıkar. Hz. Peygamberin halifesi anlayışını benimser. Ancak Halife’nin Hz. Peygamber kabilesi olan Kureyş soyundan gelenlere ait olduğunu savunur. Bu şekilde haricilerin görüşüne karşı çıkar. Bu şekilde Türklerin etkin olduğu hilafet anlayışını da reddeder. Hükümet başkanına istişare zorunluluğu da yükler. Ona göre iktidarın üç kaynağı vardır. Kuvvet, servet ve din. Dine dayanan iktidarların daha kalıcı olduğunu söyler. Devlet içinde dikey hareketlilik olmasını yani kapasitesine göre insanların yükselmesi esasını kabul eder. Bürokrasinin hantal yapısından kurtarılmasının gerekliliğini savunur. Eser, ideal bir devlet felsefesi ortaya koyması bakımından Farabi’nin Medine’tül Fazıla isimli eserine benzetilebilir. Ayrıca eser İmam-ı Haremeyn Cüveyni tarafından eleştirilmiştir. Bu tip eserler İslam dünyasında Siyasetname adıyla meşhur olan bir eser türünün yaygınlaşmasını sağlamıştır.
Mustafa AK
Seydişehir AİHL Tarih öğretmeni