Günümüzde anne ve babalardan en çok aldığımız şikayet çocuklarının aşırı hareketli olduklarıdır. Bu haksız bir suçlamadır. Gayet güzel beslenen sağlıklı çocuklarımızın dört duvar arasında ne yapmasını bekliyoruz ki? Enerjilerini atmak, gelişmelerini sürdürmek merak ve öğrenme güdülerini tatmin etmek için buna ihtiyaçları var.
Beton yığınları arasında, alışveriş merkezlerinde, televizyon, tablet ve bilgisayar başında büyüyor çocuklarımız. Duygusal tatminsizlik, sosyal beceri yeteneklerindeki zayıflıklar, hiperaktivite, dikkat dağınıklığı daha neler nelerle yaşıyorlar… Bunların sebeplerinden biri de topraktan yaratılan insanın, topraktan, doğadan ve diğer canlılardan uzak ve yapay bir hayat yaşamasıdır.
Uzmanlar “düzenli olarak açık havada oynama şansı verilen çocukların sadece fiziksel açıdan gelişmediklerini söylüyorlar. Aynı zamanda hayal güçleri daha kuvvetli, daha üretken ve işbirliğine daha yatkın çocuklar olduklarını ifade ediyorlar.” Çocuklar doğa içinde tüm duyu organlarını aktif olarak kullanırlar ve algılama yetenekleri çok yönlü olarak gelişir.
Çocuklarımız bitki ve hayvan sevgisini aileleri ve çevreleri sayesinde öğrenebilirler. Nasıl ki annesi böcekten korkan çocuklar genelde böceklerden korkuyorsa, ailesinde hayvan sevgisini gören çocuklar hayvanlara karşı daha sevgi dolu oluyor. Bu çocuklarda empati yeteneği, merhamet duygusu başkalarına karşı sorumluluk bilinci paylaşma ve sosyal uyum daha iyi gelişiyor.
Bitkileri gözlemleyen çocuk onlardaki muhteşem sistemi kavradıkça hayret ve merakı artacaktır. Doğa içindeki düzen ve ortak yaşam, renk cümbüşü, huzur veren o doğal ritim biyolojik saatimizi düzenleyecek mutluluk hormonlarımızı aktif hale getirecektir. Bitki yetiştiren çocuklar olaylar ve nesneler arasındaki neden sonuç ilişkisini daha iyi kavrayacak, bakım ve sulama göreviyle sorumluluk bilinci, problemleri keşfetme ve çözme yeteneği gelişecektir.
Biz anne babalar her fırsatta evlatlarımıza hayvan ve bitki sevgisi kazandırmaya çalışmalıyız. Sokaktaki karıncaların düzeni, çicek çicek gezen arının çalışkanlığı, saksıdaki fesleğenin mis kokusu hepsi bizi Yüce Yaratıcının muhteşem sanatını görmeye ve sevgisini hissetmeye yaklaştıracaktır. İnsan diğer canlıların gayesini kavradıkça kendi kulluk bilincini kavrayacak böylece yaşama sevinci kat be kat artacaktır.