Aynı Güneş Altında Yanmak
Mehmet bey lüks otelin, özel havuzu başında güneşleniyordu. Gecelik ücretini bilmeden tatil yapabilmek, Mehmet beyin işinin karşılıkları arasındaydı. Sırtından akan masaj yağının kokusu leylak esanslıydı. Masörüne “ bu yağın kokusu ne güzelmiş” dedi. Birazdan manikürcüsü gelecekti. Nasır yoktu ellerinde ama bakımlı olmalıydı. Bir taraftan petrol varil fiyatlarını takip etmekteydi. Bu durum şirketlerinin gelir oranını çok etkiliyordu. Mehmet amca da aynı güneş altındaydı. Mazot fiyatlarını ve mazot borcunun artış hızını, artık takip bile edemiyordu. Yavaşca doğruldu, nasır bağlamış eliyle alnından süzülen teri sildi. Teri emek kokuyordu. Eşine baktı ve “emeğin kokusu ne güzel” dedi. Mehmet bey ve Mehmet amca aynı güneş altında yaşıyordu.
Mehmet bey yeni takım elbiselerini giydi. Sekreteri günlük proğramı okurken “ Cuma namazını Takva Camiisinde kılacaksınız efendim” diye hatırlattı. Korumaları ve konvoy eşliğinde gitti Cuma namazını kılmaya… Bazı yollar trafiğe kapatıldı. Mehmet bey Cuma kılacaktı. Güneş aynı güneşti. Mehmet amca potinlerini sildi, eski bir bez parçasıyla. Kaç bayramdır yenilemek istesede ayakkabısını, bir türlü imkan bulamamıştı. Burnu ezilmiş, ökçesi neredeyse bitmiş ayakkabılarını “ çok şükür ” diyerek giydi. Cuma aynı cumaydı.
Mehmet bey sosyal medyaya kızıyordu. “Neymiş efendim hayat çok pahalıymış.” Bir parça daha aldı istakozundan ve “ Nankörlük diz boyu “diyerekten söylendi. Sahilden denize bakarken, güneş nazlı bir gelin gibi batıyordu…
Mehmet amca köyün bakkalında, hafif mahçup “ Çiçek yağı var mı Mustaa” diye sordu. “Var emmi yeterki sen iste ” diye cevap verdi bakkal Mustafa. “ Bu ay ödeme yapamadık amma torunlar gelecek yarım litrelikte olsa yağ verir misin?” derken sesi titredi. Nasırlı elleriyle, poşet içinde küçük yağ şişesini sıkıca tutup çıktı bakkaldan… Şeker de bitmişti ama isteyememişti. Çakır gözleriyle yamacın ardına süzülen güneşe baktı. Batan güneş aynı güneşti.
Bulutların arkasından doğuyordu güneş. Mehmet beyin yoğun bir proğramı vardı. Durak açılışı, bürokrat ziyaretleri, filanca vakıfta öğle yemeği . Mehmet bey ‘Mehmet emminin emekli maaşına ne kadar zam yapalım?’ toplantısına da katılacaktı. Mehmet amca bulutlar arasından sıyrılan güneş altında hayvanlarını otlatmaktaydı. Hesap zordu. Saman ve yem parası borcunu, bir türlü sattığı süt parasına denkleşmiyordu. Mehmet amcanın yüreğide , kafasıda, hayatıda yoğundu.
Mehmet emmi Mehmet bey için çalışıyor. Mehmet beyde Mehmet amca için … ikiside aynı güneş altında . Fakat birisine “yanmışsın”, diğerine “bronzlaşmışsın” deniyordu. Dünya aynı dünya, insan aynı insan, güneş aynı güneş, yaşamlar bambaşkaydı…
Selalar aynı makamdaydı. Kefenler aynı ölçü. Mehmet Beyin mezar taşı İtalyan mermerlerinden, Mehmet amcanın ki tahtadan… Sorgu melekleri aynı melekler, kurulacak mizan aynı mizandı. Güneş tüm mezarlara aynı gökyüzünden doğup, bakmaktaydı.
Ekleme
Tarihi: 14 Temmuz 2022 - Perşembe
Aynı Güneş Altında Yanmak
Mehmet bey lüks otelin, özel havuzu başında güneşleniyordu. Gecelik ücretini bilmeden tatil yapabilmek, Mehmet beyin işinin karşılıkları arasındaydı. Sırtından akan masaj yağının kokusu leylak esanslıydı. Masörüne “ bu yağın kokusu ne güzelmiş” dedi. Birazdan manikürcüsü gelecekti. Nasır yoktu ellerinde ama bakımlı olmalıydı. Bir taraftan petrol varil fiyatlarını takip etmekteydi. Bu durum şirketlerinin gelir oranını çok etkiliyordu. Mehmet amca da aynı güneş altındaydı. Mazot fiyatlarını ve mazot borcunun artış hızını, artık takip bile edemiyordu. Yavaşca doğruldu, nasır bağlamış eliyle alnından süzülen teri sildi. Teri emek kokuyordu. Eşine baktı ve “emeğin kokusu ne güzel” dedi. Mehmet bey ve Mehmet amca aynı güneş altında yaşıyordu.
Mehmet bey yeni takım elbiselerini giydi. Sekreteri günlük proğramı okurken “ Cuma namazını Takva Camiisinde kılacaksınız efendim” diye hatırlattı. Korumaları ve konvoy eşliğinde gitti Cuma namazını kılmaya… Bazı yollar trafiğe kapatıldı. Mehmet bey Cuma kılacaktı. Güneş aynı güneşti. Mehmet amca potinlerini sildi, eski bir bez parçasıyla. Kaç bayramdır yenilemek istesede ayakkabısını, bir türlü imkan bulamamıştı. Burnu ezilmiş, ökçesi neredeyse bitmiş ayakkabılarını “ çok şükür ” diyerek giydi. Cuma aynı cumaydı.
Mehmet bey sosyal medyaya kızıyordu. “Neymiş efendim hayat çok pahalıymış.” Bir parça daha aldı istakozundan ve “ Nankörlük diz boyu “diyerekten söylendi. Sahilden denize bakarken, güneş nazlı bir gelin gibi batıyordu…
Mehmet amca köyün bakkalında, hafif mahçup “ Çiçek yağı var mı Mustaa” diye sordu. “Var emmi yeterki sen iste ” diye cevap verdi bakkal Mustafa. “ Bu ay ödeme yapamadık amma torunlar gelecek yarım litrelikte olsa yağ verir misin?” derken sesi titredi. Nasırlı elleriyle, poşet içinde küçük yağ şişesini sıkıca tutup çıktı bakkaldan… Şeker de bitmişti ama isteyememişti. Çakır gözleriyle yamacın ardına süzülen güneşe baktı. Batan güneş aynı güneşti.
Bulutların arkasından doğuyordu güneş. Mehmet beyin yoğun bir proğramı vardı. Durak açılışı, bürokrat ziyaretleri, filanca vakıfta öğle yemeği . Mehmet bey ‘Mehmet emminin emekli maaşına ne kadar zam yapalım?’ toplantısına da katılacaktı. Mehmet amca bulutlar arasından sıyrılan güneş altında hayvanlarını otlatmaktaydı. Hesap zordu. Saman ve yem parası borcunu, bir türlü sattığı süt parasına denkleşmiyordu. Mehmet amcanın yüreğide , kafasıda, hayatıda yoğundu.
Mehmet emmi Mehmet bey için çalışıyor. Mehmet beyde Mehmet amca için … ikiside aynı güneş altında . Fakat birisine “yanmışsın”, diğerine “bronzlaşmışsın” deniyordu. Dünya aynı dünya, insan aynı insan, güneş aynı güneş, yaşamlar bambaşkaydı…
Selalar aynı makamdaydı. Kefenler aynı ölçü. Mehmet Beyin mezar taşı İtalyan mermerlerinden, Mehmet amcanın ki tahtadan… Sorgu melekleri aynı melekler, kurulacak mizan aynı mizandı. Güneş tüm mezarlara aynı gökyüzünden doğup, bakmaktaydı.
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.