SEN NE YAPTIN?
Bir tablo düşünün ki , yeryüzü sahnesinde rol almış, vakti gelince oradan ayrılmış, kendi aralarında “vaadedilen gün hakmış” diye konuşan, ömrünün hesabını vermek için sırasını bekleyen, boynuzsuz koyunun boynuzludan hakkını aldığı, zerre miskal sapmanın olmayacağı bir terazi ve mizan, insanlar…
-“ Anlat bakalım ey filanca oğlu/kızı filanca, neler yaptın? , Nasıl kullandın sana verdiğimiz ömür sermayesini ?”
-“Zaten bir gün ya da daha kısa kaldım dünya da , benim zamanımda şu şu fitneler vardı. O bunu yaptı önüme geçti, öteki bunu yaptı yere düştüm. Diğeri iftira attı doğrulamadım ……… ………… ……….”
“Biz bilip durmaktayız kimin neler yaptığını… Soru “ Sen ne yaptın ? ”
“ Ben mi? anlattığım gibi bana fırsat veren olmadı. Kurban ve şikayet modunda kalabildim ancak… Ama bu. hep ötekilerden! sebep böyle oldu. ”
Okuduğum ayet ve hadisler ışığında, gözümde canlandırdığım mahşer sahnesi böyleydi. Bir ses kafamın içinde.
“ SEN NE YAPTIN?”, “ SEN NE YAPTIN ?”diye sürekli yankılanıyor.
Insanlardan beklenen cevaplarsa herkesin kendi kapasitesi kadar olsa gerek. Dağın başında sürüsüyle meşgul bir çoban ile bir toplumun yönetiminde , insanlara hizmet için bir yerlere gelmiş olanlardan aynı cevap beklenmeyecek…
Çoban “Kendisine emanet olarak verilen sürünün bakımı, beslenmesi, ürettiği ürünün sağlığa faydası zararı, tüm bu süreçler de helali haramı gözetip kollaması gibi sorumluluklarının cevabını verirken, bir yönetici ise halka verdiği hizmet kalitesi hakkında hesap verecektir.
Tabiiki insanoğunun kulluğu, evlatlığı, eşliği, komşuluğu vs de bu sorgu sualin içinde …
Başlangıçta ki sahneye geri dönersek, o sorgunun temel muhatabı “ben”im. “Ben” olabilmek, “ben”i tanıyabilmek, “ben”i gerçekleştirebilmek, yeteneklerimi ortaya koyabilmek ve o büyük günde ömür sermayemin hesabını verebilmek asıl mesele …
Dünya da bahane üretenler, ahirette de aynı tavrı takınacak, birşeyler ortaya koymaya çalışıp, hayatının hakkını vermeye çalışanlarda heybelerinde getirdikleri amelleri sunacaklar Rablerine Hepimizden aynı şeyler beklenmiyor. “Sana verdiklerimizle, elindekilerle birşeyler yap deniyor.
Şefler yarışıyor yarışması gibi düşünelim. Yarışma anında “Ama diğer şefe et, süt , yumurta verilmiş. Bana sadece makarna, elbette o kazanacak diye düşünür, kendimizdekilere değil, diğerlerinde olanlara odaklanırsak üzgünüm, pek yol alamayız. Hem nereden biliyoruz belki de o malzemesi et , süt olan hazırladığı yemeği yakacak. Suyu, tuzu veya salçası fazla olacak. Lezzetsiz birşeyler ortaya koyacak. Belki de siz elinizdeki makarnaya biraz tereyağı, biraz kekik ekleyip, basit ama çok leziz bir ikram hazırlayacaksınız?
Demek ki konu bize verilenlerle elimizden gelenin en iyisini yapabilmek … İmkan ve yeteneklerimizin farkında mıyız? En önemliside bu dünya sahnesinde oynamamız gereken rolün bilincinde miyiz? ……
Ekleme
Tarihi: 31 Ekim 2023 - Salı
SEN NE YAPTIN?
Bir tablo düşünün ki , yeryüzü sahnesinde rol almış, vakti gelince oradan ayrılmış, kendi aralarında “vaadedilen gün hakmış” diye konuşan, ömrünün hesabını vermek için sırasını bekleyen, boynuzsuz koyunun boynuzludan hakkını aldığı, zerre miskal sapmanın olmayacağı bir terazi ve mizan, insanlar…
-“ Anlat bakalım ey filanca oğlu/kızı filanca, neler yaptın? , Nasıl kullandın sana verdiğimiz ömür sermayesini ?”
-“Zaten bir gün ya da daha kısa kaldım dünya da , benim zamanımda şu şu fitneler vardı. O bunu yaptı önüme geçti, öteki bunu yaptı yere düştüm. Diğeri iftira attı doğrulamadım ……… ………… ……….”
“Biz bilip durmaktayız kimin neler yaptığını… Soru “ Sen ne yaptın ? ”
“ Ben mi? anlattığım gibi bana fırsat veren olmadı. Kurban ve şikayet modunda kalabildim ancak… Ama bu. hep ötekilerden! sebep böyle oldu. ”
Okuduğum ayet ve hadisler ışığında, gözümde canlandırdığım mahşer sahnesi böyleydi. Bir ses kafamın içinde.
“ SEN NE YAPTIN?”, “ SEN NE YAPTIN ?”diye sürekli yankılanıyor.
Insanlardan beklenen cevaplarsa herkesin kendi kapasitesi kadar olsa gerek. Dağın başında sürüsüyle meşgul bir çoban ile bir toplumun yönetiminde , insanlara hizmet için bir yerlere gelmiş olanlardan aynı cevap beklenmeyecek…
Çoban “Kendisine emanet olarak verilen sürünün bakımı, beslenmesi, ürettiği ürünün sağlığa faydası zararı, tüm bu süreçler de helali haramı gözetip kollaması gibi sorumluluklarının cevabını verirken, bir yönetici ise halka verdiği hizmet kalitesi hakkında hesap verecektir.
Tabiiki insanoğunun kulluğu, evlatlığı, eşliği, komşuluğu vs de bu sorgu sualin içinde …
Başlangıçta ki sahneye geri dönersek, o sorgunun temel muhatabı “ben”im. “Ben” olabilmek, “ben”i tanıyabilmek, “ben”i gerçekleştirebilmek, yeteneklerimi ortaya koyabilmek ve o büyük günde ömür sermayemin hesabını verebilmek asıl mesele …
Dünya da bahane üretenler, ahirette de aynı tavrı takınacak, birşeyler ortaya koymaya çalışıp, hayatının hakkını vermeye çalışanlarda heybelerinde getirdikleri amelleri sunacaklar Rablerine Hepimizden aynı şeyler beklenmiyor. “Sana verdiklerimizle, elindekilerle birşeyler yap deniyor.
Şefler yarışıyor yarışması gibi düşünelim. Yarışma anında “Ama diğer şefe et, süt , yumurta verilmiş. Bana sadece makarna, elbette o kazanacak diye düşünür, kendimizdekilere değil, diğerlerinde olanlara odaklanırsak üzgünüm, pek yol alamayız. Hem nereden biliyoruz belki de o malzemesi et , süt olan hazırladığı yemeği yakacak. Suyu, tuzu veya salçası fazla olacak. Lezzetsiz birşeyler ortaya koyacak. Belki de siz elinizdeki makarnaya biraz tereyağı, biraz kekik ekleyip, basit ama çok leziz bir ikram hazırlayacaksınız?
Demek ki konu bize verilenlerle elimizden gelenin en iyisini yapabilmek … İmkan ve yeteneklerimizin farkında mıyız? En önemliside bu dünya sahnesinde oynamamız gereken rolün bilincinde miyiz? ……
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.