Sömürgecilik tarihinin klasik bir cümlesidir. “Beyaz adam geldiğinde ellerinde İncil vardı. Bizimse topraklarımız. Bize gözlerimizi kapatarak dua etmeyi öğrettiler. Gözlerimizi açtığımızda bizim elimizde İncil, onların elinde topraklarımız vardı.” Bunun üzerine Afrika, Amerika başta olmak üzere Beyaz Adam’ın kanlı elleriyle yazdığı kanlı tarihi hepiniz okumuşsunuzdur. Bizse Müslümanların Afrika başta olmak üzere buralarda yaptıkları faaliyetleri bizden birinin kaleminden anlatmak isteriz.
Haşim Akın, Konya’da İHL Meslek dersleri öğretmenliği yapmaktadır. İsmini bir hocamın vasıtasıyla duymuştum. 2015 yılında Afrika ülkesi olan Burkina Faso’da görev yaptığı günlere dair insanların hidayet öykülerini derlediği bir iki küçük kitapta toplamıştı. Afrika’ya gelen ve Beyaz Adam olarak nitelenen Batılılar bölgenin kaynaklarını yağmalamışlardı. İnsanların pek çoğunu köle yapmışlardı. Kalanlar ise ormanların içlerinde ilkel şartlarda hayatlar sürmektirler. Bölgeye gelen Müslümanlar oradaki halkın bir bölümü için umut olmuşlardı. Bu hikâyelerin birini özetlemek isterim.
Havva Müslüman bir ailede dünyaya gelmiş bir kızdı. Putperest ağırlıklı bir köyde yaşıyordu. Kendileri ile birlikte az sayıda Müslüman köyde ikamet ediyordu. Buralarda köylerin kralları olur. Köy ağası gibidir. . Putların bakımı ve onarımı krala aittir. Havva en yakın arkadaşı Zeynep’in 40 yaşlarındaki Müslüman bir adamla evlendirildiğini öğrenmişti. Sıranın bir gün kendisine geleceğini biliyordu. O gün gelip çattı. Babası onu komşu köylerden birinde yaşayan putperest bir aileye gelin veriyordu. Nikâhı kıyılmış ve artık köyü terk etmenin zamanı gelmişti. Yeni evine alışmaya çalışıyordu. Eşi namaz kılmasına izin vermişti. Gel zaman git zaman namazlarını gevşetse de kılmaya çalışıyordu. Günün birinde eve ağır koku yayan bir et gelmişti. Bu domuz etiydi. Bir yerden sonra yeni hayata alışmaya başlamıştı. Bununla birlikte zaman içinde Müslümanlıktan uzaklaşıyordu. Bazen arkadaşı Zeynep’in doğru yaptığını en azından Müslüman bir evde yaşadığını düşünüyordu. Babasına da kırgındı. Müslüman kadının gayri Müslim biriyle evlenemeyeceği kaidesini bilmediği ve bunları kendisine yaşattığı için kırgındı. Havva’nın çocukları da olmuştu. Bu yeni hayatında içki üreterek ve domuz güderek geçinen insanlar vardı. Haram kelimesinin anlamını yitirdiği herkesin istediği şeyi yapmakta hür olduğu bir toplumda yaşıyordu. 15 yıllık bir süreç içinde bu toplum ve diniyle hemhal olmuştu. Eskiden gülerek ve kızgınlıkla baktığı şeyler normal geliyordu. Bir gün yaşadığı köye Beyaz adamlar gelmişti. Onların Müslüman olduğunu düşünmüyordu. Gelenlerden bir tanesi de Türk’tü. Köyün kralı ile görüşmüşlerdi. Kral tebliğe izin vermişti. Bir müddet sonra Müslüman olmuştu. Bir gün bu Müslümanlar evimin önünden geçerken Müslüman olmak istediğimi söyledim. Güler yüzle ve içtenlikle kabul ettiler. Mescitte benim hidayetim için merasim yapıldı. Sonra yeni dinde hangi ismi almak istediğimi sordular. Havva dedim. Hikâyemi anlattım. Ben eskiden Müslüman’dım ve bana bu ismi babam vermişti. Mescide putperest olarak girdim ve Müslüman olarak çıktım. Hidayetim sonrası bana hediyeler verdiler. Şu an beni hidayet veren Allah’a şükür ediyorum. Ayrıca dua ediyorum. Kocam ve çocuklarım da Müslüman olsunlar diye.
Kıssadan Hisse: Tamamı Müslüman olan güzel ülkemde evlenecek erkek veya kadın beğenmeyen insanlarıma ders olsun. Elektrik alamadım deyip geçiştirenler veya kalp kıran insanlar hiç bu durumda oldular mı? Aman Allah korusun olmasınlar.
Mustafa AK
Seydişehir İHL Tarih öğretmeni