Merhabalar değerli tarih dostları.
1935, 1946, 1950, 1954, 1957 genel seçimlerinde Konya ve Seydişehir’i anlattığımız yakın siyasi tarih yazılarımıza, 1957 seçimlerinden 27 Mayıs 1960 darbesine geçen süreçte yaşananlar ile son veriyoruz.
27 Mayıs darbesini yazmadan seçim yazılarımı sonlandırmak istemedim. Zira 27 Mayıs darbesi sosyal ve siyasi anlamda vicdanlarda derin ve kalıcı izler bırakmıştır. Seçimle iş başına gelmiş Türkiye’yi yöneten meclisin üçte ikisi ve çok sayıda bürokrattan oluşan yaklaşık 600 kişi bir sabah evlerinden alınarak 2 yıl sürecek bir esarete tabi tutulmuşlardır.
27 Mayıs Darbesi ülkemizin elli yıllık insan birikimini bir gecede imha etmiştir. İmha hareketinden nasibini alan siyasiler ve bürokratlar haricinde kökten imhaya uğrayan bir kurum daha vardır ki bu kurum Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bizzat kendisidir. Darbeciler “Sıfır General” formülü ile 235 General ve tam 5000 subayı bir gecede emekliye sevk etmişlerdir. Zira 27 Mayıs darbesi askeri hiyerarşi içerisinde gerçekleşen bir darbe olmamıştır. Darbeye yalnızca Orgeneraller Cemal Gürsel Fahri Özdilek, Cemal Madanoğlu, İrfan Baştuğ, Sıtkı Ulay katılmış, geriye kalan cunta kadrosunu Albay, Yarbay ve daha alt rütbeli subaylar oluşturmuştur.
Bununla da hızını alamayan darbeciler üniversite camiasına da el atmış, sadece iki üniversitesi olan ülkenin, büyük çoğunluğu Profesör ve Doçent olan 147 öğretim görevlisini üniversiteden atarak ülkenin akademik insan birikimini de göz kırpmadan yok etmişlerdir.
Ve tüm bunlara sebep olan 27 Mayıs 1960 darbesi, 1963’den 1982’ye kadar yaklaşık 20 yıl boyunca ülkemizde “27 Mayıs Hürriyet ve Anayasa Bayramı” olarak kutlanmıştır.
Peki neden?
Atilla İlhan 1970’lerde yayınlanan köşe yazısında 27 Mayıs darbesinin gerçek sebebini şu şekilde özetlemişti;
“Artık çocuklar bile biliyor ki Menderes’te Demirel’de, Türkiye’nin ağır endüstrileşmesi konusunda Amerika ile ciddi çatışmalara düşmüşlerdir. Amerika da, onun denetimindeki uluslararası kredi kuruluşları da Türkiye için önemli ve ciddi sanayileşme tasarılarını kabul etmemekte, kredi vermemekte, yerine tarımsal bir kalkınmayı, hafif tüketim endüstrisini önermekteydiler. Yine herkes biliyor ki Menderes’te Demirel’de Amerika’dan uydu kuruluşlarından ümidi kesince, Rusya’ya yönelmişler, bu ülkeden bu türden sanayi tesisleri için kredi almak istemişlerdir. Birincisi (Menderes) alamadan devrilmiştir ikincisi (Demirel) uygulamaya geçmiş fakat çok geçmeden süpürülmüştür”
Şimdi Atilla İlhan’ın söylediklerini biraz detaylandıralım dilerseniz.
Hatırlayacağınız üzere önceki yazılarımızda 1954/55 de yaşanan kuraklık sonrası ekonominin bozulduğunu, istenen krediler de alınamayınca ekonominin gitgide kötüye gittiğini anlatmıştık. 1957 seçimleri sonrası ise durum daha da vahim bir hal almıştı. Amerika ağır sanayi yatırımlarının devam etmemesi için kredi musluklarını çoktan kapatmıştı. Menderes devalüasyon kararı almış dolar 2,80 liradan 9 liraya çıkmıştı. Ekonomide olan sıkıntı siyasete de yansımış Menderes 1957 seçimleri sonrası yeni hükümetini ancak 5 ayda kurabilmişti.
Amerika’dan istediği kredileri alamayan Menderes’in umudu Sovyet Rusya olmuş, kurmayı planladığı sanayi tesisleri için Sovyet Rusya ile görüşmelere başlamıştı. Fakat darbenin adım adım geldiğinden habersizdi…
İlk işaret 1958 de Irak’tan gelmişti. DP iktidara geldiği ilk günden itibaren Bağdat Paktı ile Ortadoğu’da aktif bir politika üstlenmişti. Irak bu pakt içinde Türkiye’nin en önemli dayanağıydı. Fakat 15 Temmuz 1958 ‘de Irak’ta olan darbe ile Türkiye yanlısı hükümet devrilmiş, İngiltere ve Amerika, yeni rejimi jet hızı ile tanımıştı. Bu darbe DP’nin Ortadoğu politikasının da sonu oldu.
17 Şubat 1959’da Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kuran Zürih anlaşmasını imzalamak üzere kalabalık bir heyetle Londra’ ya giden Menderes’in uçağı bilinmeyen bir nedenle (!) düşmüştü. Kazada Turizm Bakanı da olmak üzere 14 kişi ölmüş Menderes ise yaralı kurtulmuştu.
27 Mayıs darbecilerinden Kurmay Albay Sadi Koçaş 1977 yılında yayınlanan hatıralarında bu kazayı ihtiyatla karşılamış ve “Çok başarılı bir pilottu. Böylesine tecrübeli bir pilotun sis yüzünden düşeceğine inanmıyordum. Aklıma çok değişik ihtimaller geliyordu” demişti.
Darbe adım adım yaklaşırken Menderes durumdan o kadar bihaberdi ki darbe yapmayı planlayan cuntaların birisinin içinde bulunan Binbaşı Samet Kuşçu’nun ihbarını ciddiye bile almamıştı. “9 Subay Olayı” olarak anılan bu olay neticesinde Binbaşı Samet Kuşçu hapis cezası almış, diğer adı geçen subaylar ise “Asılsız ihbar” gerekçesi ile beraat etmişti. Aslında ihbar asılsız değildi…
Menderes, darbe ihbarlarını ciddiye almayıp önlem almak yerine, Sovyet Rusya ile ekonomik atılımlar yapma gayesindeydi. Bu sebeple, 1959 yılında Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı Lütfi Kırdar’ı Moskova’ya göndermişti. Kırdar, Türkiye ile Sovyetler Birliği arasında yapılması planan ekonomik atılım ve işbirliğine dair Menderes’in mektubunu Sovyet Devlet Başkanı Kliment Vorosilov’a iletmiş ve aldığı olumlu cevap ile geri dönmüştü.
Gelen olumlu yanıt üzerine 11 Nisan 1960 günü Adnan Menderes ve ekibinin Temmuz ayında Sovyet Rusya’ya bir ziyaret gerçekleştireceği basın ile paylaşıldı. Fakat 27 Mayıs 1960 tarihinde gerçekleşen darbe yüzünden bu ziyaret gerçekleşemedi. (Yine de Menderes’in o dönem yaptığı girişimler sonuçsuz kalmamış, projeleri darbe sonrası Demokrat Parti’nin devamı niteliğinde kurulan ve 1965 seçimlerinde iktidar olan Adalet Partisi ve Süleyman Demirel tarafından gerçekleştirilmiştir)
Sonrası malum… 27 Mayıs 1960 günü yapılan askeri darbe ile Menderes Eskişehir’de tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Gelelim konumuzun Konya ile ilgili olan kısmına… Şayet 27 Mayıs darbesi olmasaydı 27 Mayıs 1960 günü Adnan Menderes Konyalılar ile buluşacaktı. Darbeden habersiz baskıya giren “Öz Demokrat Konya” gazetesi 27 Mayıs 1960 Cuma günü Başvekilin Konya’ya geleceğini manşetine taşıyor ve şöyle söylüyordu (1)
“Konya Müstesna Bir Gün Yaşıyor
Bugün, Milletimizin Gözbebeği Menderesi Sevinç ve Heyecan ile Bağrımıza Basıyoruz.
Onbinlerce Konyalı şehrimizi ziyaret edecek ve saat 17:00 de iç ve dış politikamız mevzuunda çok mühim bir konuşma yapacak olan Başvekilimiz Adnan Menderesi dinlemek ve ona olan sevgi ve bağlılığını ifade ve ispat etmek için bugün Hükümet Meydanı’na koşuyor”
Menderes saat 17:00 de Hükümet Meydanı’nda yapacağı konuşmanın ardından saat 20.30 Konya Belediye Reisi Sıtkı Bilgin tarafından Belediye gazinosunda tertiplenen yemeğe katılacak ve Konya’dan ayrılacaktı. (2)
Fakat planlandığı gibi olmamış 27 Mayıs sabahı saat 05:45 de radyodan darbe bildirisi okunmuş ve Menderes Eskişehir’de göz altına alınmıştı.Menderes Konya’ya hiçbir zaman gelemedi.
Menderes Eskişehir – Kütahya yolunda gözaltına alınırken Eskişehir Örfi İdare Komutanı Tuğgeneral Bedi Kireçtepe, ise komik masalı alelacele matbaada bastırmış ve uçaklardan halka teblig (!) etmişti. Eskişehir Örfi İdare Komutanlığı’nın dağıttığı tebliğ şöyleydi (3)
“Ankara’da bütün hükümet erkanı ve Demokrat Parti başkanları yabancı memlekete kaçarken yakalanmışlardır. Beraberinde 12 uçak dolusu altın mücevherat ve parayı kaçırmakta iken yakalandılar. Sabık Başbakan Adnan Menderes ve sabık Reisicumhur Celal Bayar askeri kumandanlar tarafından tevkif edilmiştir. Eskişehir’de matbaası olan herkes bu havadisi basıp yayınlamalıdır.
Dikkat Dikkat Dikkat
Vatanseverliğinize hitap ediyoruz. DP İlçe ve Bucak başkanlarının kaçmalarına mahal vermeden tevkif edilmelerini ve Askeri Kuvvetler gelinceye kadar salınmamalarını rica ederim.
Eskişehir Örfi İdare Komutanlığı Tuğgeneral Bedii Kireçtepe
Darbeci askerler hareketin “Hiçbir şahıs veya zümreye karşı yapılmadığı” yönünde açıklama yapsalar da, yukarıda ki bildiride de gördüğünüz üzere, buna hiçbir zaman riayet etmediler. Yurt çapında DP’li avı başlamış, gözaltılardan DP ile irtibatı olan herkes nasibini almıştır.
Yassıada yargılamaları ise tam bir tiyatrodur. Yasada var olmayan Yüksek Adalet Divanı denilen bir mahkeme kurulmuş, birçok baro, üyeleri olan avukatların DP’lileri savunmalarını yasaklama kararı almışlardır. Sanık yakınlarının ve avukatlarının sanıklarla görüşmeleri sınırlanırken, darbeyi destekleyen seyirciler mahkeme salonuna özellikle getirtilerek, savunma yapan sanık ve avukatlar yuhalatılmış, sanıkları azarlayan hâkimler alkışlatılmıştır.
Sanıkların kaldıkları koğuşlara dinleme cihazları yerleştirilerek “Allahsız Gardiyan” denilen Ada Komutanı Tarık Güryay tarafından nefes alışları dahi kontrol altına alınmıştır. Yargılama yapılırken, Allahsız Gardiyan, elinde sopası ile duruşmaları izlemiş ve beğenmediği savunmalar için koğuşlarda sanıkları azarlamış ve gerektiğinde dayak attırmıştır. Başbakan Adnan Menderes ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu Yassıada’da teğmenler tarafından dövülenler arasındadır (Tarık Güryay anılarında bunu kısmen de olsa kabul etmektedir).
14 Ekim 1960 dan 15 Eylül 1961 e kadar süren yargılamalarda toplam 592 kişi yargılanmış, 228 kişi için idam cezası istenmiştir. Yargılamalar neticesinde 13 sanık idama, 31 sanık ömür boyu hapse, 418 kişi ise 6 ay ile 20 yıl arasında değişen çeşitli hapis cezalarına çarptırılmışlardır.
Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın idam kararları Milli Birlik Komitesince onaylanmış, kalan sanıkların cezası ise ömür boyu hapse çevrilmiştir. Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan 16 Eylül 1961'de sabaha karşı, Adnan Menderes ise İmralı Adası'nda 17 Eylül 1961'de saat 13.21'de idam edilmiştir.
27 Mayıs Darbesi ile birlikte gelen ölüm sadece bu üç infaz olayı ile de sınırlı değildir. Konya Valisi Cemil Keleşoğlu, Sağlık Bakanı Lütfi Kırdar, İstiklal Madalyalı Afyon Milletvekili Yusuf Salman, Emekli Genelkurmay Başkanı Nuri Yamut, İstanbul Emniyet Müdürü Faruk Oktay gibi 10 isim Yassıada’da işkence ve kalp krizi sonucu hayatını kaybetmiştir
Yazımıza Şevket Süreyya Aydemir’in darbeden dokuz yıl sonra kaleme aldığı “Menderes’in Dramı” adlı eserinin son cümleleri ile son verelim…
“Bu konuda bir vatandaş olarak kanaatimizi belirtmek gerekirse vereceğimiz cevap şudur:
-Türk kamu efkarı, bu hükümleri ve bu infazları asla doğru bulmamıştır!
Şimdi ondan bu gök kubbede kalan dün olduğu gibi, bugün de, yarın da, her yönden tartışılmaya devam edilecek olan bir hatıradır”….
Yeniden görüşmek dileğiyle…
Muhammed Kemal Erdem
m_k_erdem@hotmail.com / Youtube : @mkemalerdem
Fbook- İns : @eski_seydişehir & @eski_konya
- Yararlanılan Kaynaklar;
- Albay Tarık Güryay, Bir İktidar Yargılanıyor, Cem Yayınevi, 1971
- Şevket Süreyya Aydemir, Menderes’in Dramı, Remzi Kitapevi, 1969
- Atilla İlhan, Hangi Batı, İş Bankası Yayınları, 1972
- Adnan Menderes’in Günlüğü, Taşkın Tuna , Şule Yayınları, 2007
- Av. Orhan Cemal Fersoy, Bir Devre Adını Veren Başbakan , Mayataş Yay, 1971
- Mehmet Ali Birand, Demirkırat, Can yay 2016
- Prof. Dr Rıdvan Akın,Türkiyenin Siyasal Gelişmeleri 1923-2018, Nora Kitap 2022
- Av. Hüseyin Yürük, 27 Mayıs 1960 Darbe Esaret Ölüm, Hukukçular Derneği,2022