Yolsuzluk iddiası büyük bir itham…
Biz gazetecilerin de böyle durumlarda önemli sorumlulukları var... Yazmazsak gazeteci olmamızın anlamı yok...
Ancak, yolsuzluğun, usulsüzlüğün olduğu konular sadece gazetecilerin sorumluluğuna yüklenemez...
Başta siyasi partiler olmak STK örgütlerinin ve tüm halkımızın da sorumlulukları vardır... Bir suç varsa, gazeteciyi suçun tarafı gibi göstermek, bütün kabahati gazetecilere yüklemek en hafif deyimi ile biraz insafsızlık olmaz mı?
Hele birde bu işin bir demagoji yanı ağır basıyorsa ki öyle bir hal var... Şahsen benim en hassas olduğum işin de bu tarafıdır...
Maksat üzüm yemek oldu mu kolay, ama maksat bağcıyı dövmek ise işin içinden çıkamıyoruz...
Özel sektöre verilen termal ihalesinden sona sosyal medyada çıkan, çıkartılan polemikte vur abalıya hesabı oldu... Tanıdığım üç isim bu polemiğe biz gazetecileri de karıştırdılar hem de ayırt etmeden...
Gazeteci arkadaşlarımdan bu konuda çeşitli tepkiler aldım... Doğrusu hayıflandım... Kaldı ki sözü edilen ihale termal ihalesi. Yıllardır hepimizin dört gözle beklediği, sabırsızlandığı termal tesislerin yapımı. Şartlı verilmiş en aşağı 5 milyon para harcanması gereken bir arsa. Yolsuzluk değil de belki usulde eleştirilen bir durum...
Burada yine bizim bilmediğimiz bir yolsuzluk var ise bu durumu somut bir şekilde yapılan basın toplantısı ile dile getirilir ve suç duyurusunda bulunulur... Biz bu açıklamalara kayıtsız kalırsak o zaman bizim gazeteciliğimiz sorgulanır... Ama böyle bir metot son yıllarda hiç uygulanmıyor sanki Donkişot’muşuz gibi bizi hep öne atıyorlar.
Benim büyüğüm, değer verdiğim Sayın Yılmaz Dönderici abim, iyi tanıştığımız Salih Köseleci kardeşim ve sevdiğim biri olan Hikmet Akdağ. Bu isimlerin üçüyle de yüz yüze ya da telefon ile görüştüm. Kendileriyle konuştuğumda aşağı yukarı anlaştık yani dışarıdan gazeteci getirmeye gerek yok. Seydişehir’de yürekli gazeteci de var. Hikmet’in sözleri biran ki sinirlilik ile söylenmiş bir söz ve sözünü de geri aldı.
İnsan maalesef bazen haddini aşabiliyor... Allah saklasın bu olayı böyle yüz yüze konuşmasak iş belki çığırından çıkar. Nereye varacağımızı kestiremeyeceğimiz bir kargaşaya neden olurdu. Buna gerek yok.
Tekrar ediyorum sözün özü herkes kendi görevini iyi yapsın. Bir adaletsizlik, yolsuzluk, haksızlık var ise hep beraber üzerine gidelim.
Sizler Seydişehir’de gazeteci yok derseniz biz de deriz ki, “BİZ VARIZ İŞTE, ESAS SİZ YOKSUNUZ” kavgasından emin olun ki bu sefer hiçbir şey çıkmaz.