Şimdi sırası mı?
<p>Her kaos ortamında olduğu gibi şimdi de yine vatandaşın sinir uçları ile oynanıp galeyana getirilmeye çalışılıyor. Bunu aslında hemen hepimiz bildiğimiz halde nasıl oluyorsa aynı oyuna gelmeye devam ediyoruz. İnanın artık insanın haberleri takip edesi, sosyal medyaya giresi gelmiyor. Sürekli kavga, didişme, parmak sallama… İnsanımız da inanılmaz boyutlara ulaşan ötekine(!) olan nefret. Çok yorucu. Okurken yoruluyorum, üzülüyorum ve biliyorum benim gibi hisseden çok fazla. Peşin hükümlüyüz… Dezenformasyonun hadsafhaya ulaştığı böyle ortamlarda paylaşılan en ufak bir haberin doğruluğunu yanlışlığını araştırmandan atlıyor, kavgamızı bunun üzerinden vermeye devam ediyoruz. En basit örneğini vereyim size; yangınlar başladığından beri sosyal medyada teröristlerin olduğu iddia edilen onlarca araç plakası paylaşıldı. Bu bilginin kaynağı nedir, doğru mudur, yanlış mıdır demeden binlerce, milyonlarca paylaşıldı. Sonuç ne mi? O plaka sahiplerinden zarar görenler oldu. Hem de orman yangınları ile en ufak alakaları olmamalarına rağmen. Bunun vebalini kim ödeyecek? Bu yalan yanlış bilgiyi hiç düşünmeden paylaşanın hiç mi suçu yok dersin… Şu ortamda bir de Kürt - Türk kavgası çıkarılmaya çalışıldı, çalışılıyor. Konya’da aynı aileden 7 kişi vahşice katlediliyor. Ailenin yakınları çıkıp 11 yıldır husumetlilerdi diye açıklama yapmasına rağmen ısrarla etnik kavga olduğu algısı pompalanmaya çalışılıyor. Bu bile yeter durup düşünmeden hareket etmememiz gerektiğini. Devletin varlığını inkar etmek… Yapmayın Allah aşkına, el insaf… Hataları, eksikleri elbette vardır ancak devlet yok demek orada canhıraş çalışan itfaiye ekiplerinden, sağlık çalışanlarına varana kadar hepsinin hakkına girmek demek. Bu kurumlar devlet demek değil mi? Evi yanan kendi yakınlarımızdan biliyorum. Devlet daha haftası dolmadan, yangınlar daha bitmeden bile hesaplarına para yatırmaya başladı. Üstelik bu daha başlangıç. Bu devletin varlığı demek değil mi? Ağzını açana yalaka, yandaş / vatan haini, Fetöcü demeyi bırakmadığımız sürece bir arpa boyu yol alamayız. Eleştirilecek şeyler yok mu? Elbette var. Peki zamanı mı? Değil. Hem de hiç değil. Ortalık durulsun, yaralarımızın acısı bir nebze olsun dinsin, ondan sonra yanlışları, eksikleri hep birlikte eleştirelim. Öte yandan klavye başında ona buna parmak sallamak yerine elini taşın altına koyan, laf üretmektense eyleme geçen tüm vatandaşlarımızdan Allah razı olsun. Özellikle Seydişehir görülmemiş bir seferberlik haline girdi. Belediye, Kaymakamlık, muhtarlar, dernekler, siyasi partilerin teşkilatları, Seydişehir’in çalışan - ev hanımı kadınları canla başla yardım kampanyaları düzenledi. Onlarca tır saman balyaları, yüzlerce kilo kedi ve köpek maması, yüzlerce soğutucu, tıbbi malzeme, yiyecek, içecek, giyecek çıkardı. Hala daha devam ediliyor. Gurur duyuyorum. Allah bu şuuru bizden eksik etmesin. Böyle insanların sayısını artırsın. Milletimize böyle acılar bir daha yaşatmasın. <br />
<br />
</p>
Ekleme
Tarihi: 13 Kasım 2021 - Cumartesi
Şimdi sırası mı?
<p>Her kaos ortamında olduğu gibi şimdi de yine vatandaşın sinir uçları ile oynanıp galeyana getirilmeye çalışılıyor. Bunu aslında hemen hepimiz bildiğimiz halde nasıl oluyorsa aynı oyuna gelmeye devam ediyoruz. İnanın artık insanın haberleri takip edesi, sosyal medyaya giresi gelmiyor. Sürekli kavga, didişme, parmak sallama… İnsanımız da inanılmaz boyutlara ulaşan ötekine(!) olan nefret. Çok yorucu. Okurken yoruluyorum, üzülüyorum ve biliyorum benim gibi hisseden çok fazla. Peşin hükümlüyüz… Dezenformasyonun hadsafhaya ulaştığı böyle ortamlarda paylaşılan en ufak bir haberin doğruluğunu yanlışlığını araştırmandan atlıyor, kavgamızı bunun üzerinden vermeye devam ediyoruz. En basit örneğini vereyim size; yangınlar başladığından beri sosyal medyada teröristlerin olduğu iddia edilen onlarca araç plakası paylaşıldı. Bu bilginin kaynağı nedir, doğru mudur, yanlış mıdır demeden binlerce, milyonlarca paylaşıldı. Sonuç ne mi? O plaka sahiplerinden zarar görenler oldu. Hem de orman yangınları ile en ufak alakaları olmamalarına rağmen. Bunun vebalini kim ödeyecek? Bu yalan yanlış bilgiyi hiç düşünmeden paylaşanın hiç mi suçu yok dersin… Şu ortamda bir de Kürt - Türk kavgası çıkarılmaya çalışıldı, çalışılıyor. Konya’da aynı aileden 7 kişi vahşice katlediliyor. Ailenin yakınları çıkıp 11 yıldır husumetlilerdi diye açıklama yapmasına rağmen ısrarla etnik kavga olduğu algısı pompalanmaya çalışılıyor. Bu bile yeter durup düşünmeden hareket etmememiz gerektiğini. Devletin varlığını inkar etmek… Yapmayın Allah aşkına, el insaf… Hataları, eksikleri elbette vardır ancak devlet yok demek orada canhıraş çalışan itfaiye ekiplerinden, sağlık çalışanlarına varana kadar hepsinin hakkına girmek demek. Bu kurumlar devlet demek değil mi? Evi yanan kendi yakınlarımızdan biliyorum. Devlet daha haftası dolmadan, yangınlar daha bitmeden bile hesaplarına para yatırmaya başladı. Üstelik bu daha başlangıç. Bu devletin varlığı demek değil mi? Ağzını açana yalaka, yandaş / vatan haini, Fetöcü demeyi bırakmadığımız sürece bir arpa boyu yol alamayız. Eleştirilecek şeyler yok mu? Elbette var. Peki zamanı mı? Değil. Hem de hiç değil. Ortalık durulsun, yaralarımızın acısı bir nebze olsun dinsin, ondan sonra yanlışları, eksikleri hep birlikte eleştirelim. Öte yandan klavye başında ona buna parmak sallamak yerine elini taşın altına koyan, laf üretmektense eyleme geçen tüm vatandaşlarımızdan Allah razı olsun. Özellikle Seydişehir görülmemiş bir seferberlik haline girdi. Belediye, Kaymakamlık, muhtarlar, dernekler, siyasi partilerin teşkilatları, Seydişehir’in çalışan - ev hanımı kadınları canla başla yardım kampanyaları düzenledi. Onlarca tır saman balyaları, yüzlerce kilo kedi ve köpek maması, yüzlerce soğutucu, tıbbi malzeme, yiyecek, içecek, giyecek çıkardı. Hala daha devam ediliyor. Gurur duyuyorum. Allah bu şuuru bizden eksik etmesin. Böyle insanların sayısını artırsın. Milletimize böyle acılar bir daha yaşatmasın. <br />
<br />
</p>
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.