kampüs

Bana günah değil mi?

Güncel (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 05.06.2020 - 04:08, Güncelleme: 05.06.2020 - 04:08
 

Bana günah değil mi?

Büşra Aksakbağı Ay'ın Yazısı...

2012 yılında İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümünde eğitim almaya başladım. O günden bu yana da basın sektörünün içerisindeyim. Tam 8 yıl… Onlarca seçim, referandum hatta darbe girişimi dahi gördüm. Ancak gel gelelim şu 2 haftadır yıprandığım kadar yıpranmadım. * Bu 2 haftadır neler yaptım? Sadece bir haberci olarak haber yaptım. Evirip çevirmeden, alacağımız tepkileri ve kimleri karşımıza aldığımızı düşünmeden, sadece doğru haber yaptım. Gece, gündüz demedim. Sabahın 6’sında da gecenin 3’ünde de yanlış bilgi aktarmamak için onlarca telefon görüşmesi yaptım, birilerinin ayağına gittim. Küçücük bir bilgi almak için gerektiğinde yalvardım yakardım. Salt vatandaşın çıkarını ve haber alma hakkını gözeterek kimlerin bana karşı olacağını ve selametimi düşünmeden bunları yaptım. İnanın verdiğim hiçbir haber için cebime ekstra para girmediği gibi benden gittiği de çok oldu. Manevi gidişattan bahsetmiyorum bile… Bunun karşılığında ne gördüm? Hakaret, tehdit ve düşmanlık… Evet, hiç abartmıyorum hatta az bile söylüyorum. Duyduğum hakaretler her insanın nefsine ağır gelecek hakaretlerdi. Üzüldüm hatta yeri geldi ağladım. Sonra toparlandım. Sonra bütün bir mahallenin bana düşman olduğu ve hedefine beni koyduğunu duydum. Daha da yetmedi internet ortamında, yolda ve çalıştığım yere gelinerek dahi tehdit edildim. Bana, bize günah değil mi? * Bir yazımda “Değirmenci Mahallesi Abdallar’ın yaşadığı mevkii” diye bir cümle geçmişti. Ne ırkçılığım, ne insanlığım kaldı. Abdal kelimesinin anlamını ben Allah dostu olarak biliyordum. Seydişehir’de yaklaşık 3 yıldır yaşıyorum ve burada ötekileştirmek için kullanılan bir kavram olduğunu bilmiyordum. Demek ki öyleymiş ki bunca hakaret ve tehdite uğradım, uğruyorum. Bir kere kullandığım bu kelimeden dolayı kalbi kırılan her kim var ise teker teker özür diliyorum ve bunu kötü bir niyet ve amaçla kullanmadığımı bilmelerini istiyorum. Ancak benim bu bilmeden, art niyetsiz ve bir kere kullandığım kelimeye karşılık (açıklamasını ve düzeltmesini yapmama rağmen) aldığım onlarca hakaret ve tehditi yapanları da Allah’a havale ediyorum. * Bu yazının bir köşe yazısı için fazla duygusal olduğunun farkındayım. Bir profesyonel olarak bunları kafama takmamam hatta gülüp geçmem gerektiğini hatta ve hatta buraya yazmamam gerektiğini de biliyorum. Ama artık gerçekten yıprandım. * Bu süreçte bana manevi olarak destek olanlarda oldu. Onlara da teşekkür ediyorum. Allah razı olsun.
Büşra Aksakbağı Ay'ın Yazısı...

2012 yılında İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümünde eğitim almaya başladım.

O günden bu yana da basın sektörünün içerisindeyim.

Tam 8 yıl…

Onlarca seçim, referandum hatta darbe girişimi dahi gördüm.

Ancak gel gelelim şu 2 haftadır yıprandığım kadar yıpranmadım.

*

Bu 2 haftadır neler yaptım?

Sadece bir haberci olarak haber yaptım.

Evirip çevirmeden, alacağımız tepkileri ve kimleri karşımıza aldığımızı düşünmeden, sadece doğru haber yaptım.

Gece, gündüz demedim.

Sabahın 6’sında da gecenin 3’ünde de yanlış bilgi aktarmamak için onlarca telefon görüşmesi yaptım, birilerinin ayağına gittim.

Küçücük bir bilgi almak için gerektiğinde yalvardım yakardım.

Salt vatandaşın çıkarını ve haber alma hakkını gözeterek kimlerin bana karşı olacağını ve selametimi düşünmeden bunları yaptım.

İnanın verdiğim hiçbir haber için cebime ekstra para girmediği gibi benden gittiği de çok oldu.

Manevi gidişattan bahsetmiyorum bile…

Bunun karşılığında ne gördüm?

Hakaret, tehdit ve düşmanlık…

Evet, hiç abartmıyorum hatta az bile söylüyorum.

Duyduğum hakaretler her insanın nefsine ağır gelecek hakaretlerdi. Üzüldüm hatta yeri geldi ağladım. Sonra toparlandım. Sonra bütün bir mahallenin bana düşman olduğu ve hedefine beni koyduğunu duydum. Daha da yetmedi internet ortamında, yolda ve çalıştığım yere gelinerek dahi tehdit edildim.

Bana, bize günah değil mi?

*

Bir yazımda “Değirmenci Mahallesi Abdallar’ın yaşadığı mevkii” diye bir cümle geçmişti.

Ne ırkçılığım, ne insanlığım kaldı.

Abdal kelimesinin anlamını ben Allah dostu olarak biliyordum.

Seydişehir’de yaklaşık 3 yıldır yaşıyorum ve burada ötekileştirmek için kullanılan bir kavram olduğunu bilmiyordum.

Demek ki öyleymiş ki bunca hakaret ve tehdite uğradım, uğruyorum.

Bir kere kullandığım bu kelimeden dolayı kalbi kırılan her kim var ise teker teker özür diliyorum ve bunu kötü bir niyet ve amaçla kullanmadığımı bilmelerini istiyorum.

Ancak benim bu bilmeden, art niyetsiz ve bir kere kullandığım kelimeye karşılık (açıklamasını ve düzeltmesini yapmama rağmen) aldığım onlarca hakaret ve tehditi yapanları da Allah’a havale ediyorum.

*

Bu yazının bir köşe yazısı için fazla duygusal olduğunun farkındayım.

Bir profesyonel olarak bunları kafama takmamam hatta gülüp geçmem gerektiğini hatta ve hatta buraya yazmamam gerektiğini de biliyorum.

Ama artık gerçekten yıprandım.

*

Bu süreçte bana manevi olarak destek olanlarda oldu.

Onlara da teşekkür ediyorum. Allah razı olsun.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve toroslargazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.